Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nun Ankara 19 Mayıs Stadyumu’na uzaklığı: 437 km.
Yaklaşık 2-3 sezondur Şükrü Saracoğlu’na deplasman yapma fikrim vardı ama bir türlü şartlar uygun düşmemişti. Geçen hafta maç tarihleri açıklanınca bir plan yaptık ve maça gidebileceğimize karar verdik. Otobüs biletlerimizi aldık. İlginç bir rastlantı olarak, perşembe günü Bağış Erten arayıp Yenilsen de Yensen de’ye davet etti. Ben de önce aklımdaki 5 arkadaşımı arayıp, programa katılıp-katılamayacaklarını sordum. Hepsinin de uygun olmadığını öğrenince İstanbul’da olacağım için arayıp katılacağımı söyledim…
Program günü hava rüzgarlı, yağmurlu-karlı, karlı kısacası karma karışık ama genel olarak soğuk bir haldeydi. Mecidiyeköy’den Maslak’a ulaştığımda, Ankara’dan gelirken yanıma aldığım ve ilk 80 sayfasını okuduktan sonra çok sevdiğim Mehmet Ali Gökaçtı’nın “Bizim İçin Oyna” kitabı hakkında biraz bilgi almak için Tanıl abiyi aradım. Gökaçtı’nın kitabın çıkmasına 1 hafta kala vefat ettiğini duyduğumda çok üzüldüm. Tanıl abi’ye ilk 80 sayfayı okuyunca kitabın çok iyi bir çalışma olduğunu söyledim. O da, Bizim İçin Oyna’nın Türk futbol tarihini anlatan en güzel ve kapsamlı kitap olduğunu söyledi.
Plaza’da kısa bir süre oturup sürekli kuruyan ve ağrıyan boğazımı sıcak içeceklerle ısıtmaya çalışırken Bağış Erten, Banu Yelkovan ve konuklar gelmeye başladı. Laklak edildi, programdaki konular hakkında konuşuldu. Ankaragüçlü arkadaşın saat 13’de başlayan Ankaragücü-Eskişehirspor maçını izlemek istemesi ve oturduğumuz kafeteryadaki televizyonlardan birinde maçın açılmasıyla Ankara’da lapa lapa kar yağdığını gördüm…
Program güzel geçti. Çıkışta akşamki Fenerbahçe-Gençlerbirliği maç biletini almak için Kadıköy’e giden servis aracına bindim. Yolda bileti bulma konusunda sıkıntı yaşandığını öğrenip, program konuklarından Fenerbahçeli Tuğba’ya biletin satıldığı yeri nasıl bulacağımı sordum. O da, yardım edeceğini söyledi…
Böylece yaklaşık 1,5 saatlik deplasman girişini bulma ve maç bileti alma hikayemize başlamış olduk…
12. Deplasmanım ve gördüğüm 15. Stad: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Yaklaşık 2-3 sezondur Şükrü Saracoğlu’na deplasman yapma fikrim vardı ama bir türlü şartlar uygun düşmemişti. Geçen hafta maç tarihleri açıklanınca bir plan yaptık ve maça gidebileceğimize karar verdik. Otobüs biletlerimizi aldık. İlginç bir rastlantı olarak, perşembe günü bağış erten arayıp yenilsen de yensen de’ye davet etti. Ben de önce aklımdaki 5 arkadaşımı arayıp, programa katılmak isteyip-istemediklerini sordum. Hepsinin de uygun olmadığını öğrenince İstanbul’da olacağım için arayıp katılacağımı söyledim…
Cumartesi günü önce programa katıldım. Ardından bizimkilerle buluşmak için Kadıköy servisine bindim. Bu arada bir arkadaşım aradı ve biletix’de Gençlerbirliği biletlerinin satılmadığı haberini verdi. Deplasmana gittiğinizde en önemli şey bilet olduğundan bir telefon trafiği başladı. Bozkurt’a durumu bildirdim, o da Fenerbahçeli bir yönetici ile konuştuğunu ve Migros’un yanındaki biletixde satıldığı haberini verdi. Serviste beraber yol aldığımız program konuklarından Fenerbahçeli Tuğba’ya “orası neresi” diye sorduğumda, inince ben sana yardım ederim dedi ve yolculuğumuz başladı…
İndiğimiz yerden önce kale arkasına geldik. Orada birkaç kişiye sorduk. Biletin deplasman tarafında satıldığını söylediler ama biz biletişe bakmak için Migros tarafına ulaştık. Fakat orada sadece Fenerbahçe biletlerinin satıldığını öğrendik. Onlar da deplasman tarafına gitmemizi söylediler. Stadın çevresinde dönmeye başladık. Feneri umun önünden geçerken bir bilet satıcısına sorduk. Bize “bulamazsınız beni takip edin göstereyim” dedi. Bir süre yürükten sonra bir köprüye geldik. Yukarıdan deplasman girişini gösterdi. Vızır vızır arabaların aktığı yere inecek bir yer göremedik ve “peki nereden geçeceğiz” diye sorduk. O da tarif etmeye başladı. Köprüden aşağı doğru kıvrılan yolu takip edip önce dış, sonra iç ve sonra da tekrar dış korkuluklardan atlayıp karşı yola girmemizi ve akabinde devam edip bilet satılan gişeye ulaşmalıydık. Pek inanmak istemesek de sonunda başka yolun olmadığına görüp yola koyulduk.
Bir süre sonra deplasman gişesindeydik. Ama bu sefer de ilgili kimse yoktu. Güvenlikçilere sorduğumuzda “biz bilmiyoruz gelir” dediler. Bu arada gişede kredi kartı olmadığını fark edip ceplerimi yokladım ama yanımda 4 kişiye yetecek kadar para yoktu. Tuğba’ya dönüp burada banka nerede var dediğimde “buradan çıkıp banka bulmak biraz zor” dedi. Akşit abiyi aradım ve durumu izah ettim. O da, “sen satıldığını teyit et bende para var” dedi.
En azından para konusunda rahatlamıştık ama bilet satılıp satılmayacağı konusu hala muamma idi. Boynunda “görevli” kartı asılı birilerine seslendik ama bize dönüp baktı, ardından dönüp gitti. Bir süre daha bekledikten sonra sonunda gişe görevlisi geldi ve bilet satılacağını öğrendik. Akşit abiyi beklemeye başladık.
Bir süre sonra Akşit abi aradı ve stada geldiğini ama deplasman tarafını bulamadığını söyledi. Taze tecrübeliler olarak olayı “normal” karşıladık. Ben telefonu Tuğba’ya verdim. Anlatmaya çalıştı. Bir süre sonra tekrar aradı ve sonra tekrar… Yaklaşık 15-20 dakika sonra telefonum çaldı açtım, “malicim seni görüyorum. Köprüdeyim. Şimdi nereden geleceğim oraya” diye sordu. Hafif gülümsedim ve ardından 3 korkuluktan atlayıp yolu geçip buraya geleceğini söylediğimde Akşit abinin tepkisini görmeliydiniz…
Sonunda Akşit abi geldi ve biletlerimizi aldık. Ardından yolu takip ederek karşı yönden deplasman tarafına yürüyerek biraz daha rahat gelebileceğimizi öğrendik. Bizimkilerle bulaşacağımız ve bir şeyler atıştıracağımız Çiya’ya doğru Tuğba ile birlikte yol aldık. Tuğba beni restorandın önünde bıraktığında kendisine çok çok teşekkür ettim. Çünkü çok çok büyük bir incelik göstermişti. Ben tek başıma ne bilet alacağım yeri ne de dönüş yolunu bulabilirdim. Onun için de deplasman tribününü yerini öğrenmek zorlu ama enteresan bir anı oldu kanımca…
Uzun süredir görüşemediğim Bozkurt K. Yılmaz ve bizim ekiple buluştuk. Bir şeyler atıştırdık. Muhabbet ettik ve 18:15 gibi yola koyulduk. Bozkurt bizi sağ salim girişe kadar yönlendirdi ve soğuk esen rüzgar eşliğinde tribüne ulaştık. 2 katlı tribünün önce üst ve küçük tarafı açıktı. Açıdan ötürü birkaç kere yer değiştirdik. Tam yerimizi bulduk ki büyük taraf da açıldı ve oraya geçtik. Tribünlerin üstündeki ısıtma panelleri çok hoşuma gitti. Stadyum kutu gibi görünüyordu ama bizim bulunduğumuz tribün hem açı olarak hem de filelerden ötürü ciddi ciddi “dışlanmış bölge” gibiydi. Sanki stadyumda değil de uzaktan bir yerden maç izliyor gibiydik. Garipti…
İlk golün hem erken olmasına hem de vuruşa çok şaşırdık. “olsun atarız dert yok” diye düşünüyordum. Tam toplandık derken fark ikiye çıktı. Sonra birkaç pas yaparken 3 oldu ve bizim açımızdan maç bitti. İkinci yarı “çocukça” yenilen gol ile fark 4’e çıktığında, maçın ardından bekleteceklerini düşünerek kaçıncı dakikada çıkalım diye düşünmeye başladık. Penaltıdan gelen golle biraz rahatlasak da, 5 ve 6. Gol iyice canımızı sıktı ve 70. Dakikada dışarı çıktık.
Metrobüste giderken telefonuma mesaj düştü. Hangi fenerli arkadaş diye düşünürken tanıl abinin yazdığı “sıkma canını” mesajını gördüm. İçim ısındı…
Yol sırasında Hakan’ın viyana’dan bir arkadaşı aradı ve penaltı golünden sonra lig tv’nin onu (ve muhtemelen bizi) gösterdiğini söyledi… yol boyunca ve tüm akşam maçla ilgili geyikler yapıp moral bulmaya çalıştık. Ama açıkçası 2006’da Ankara’da 5-0 yenildiğimiz Manisaspor maçından sonra beni en çok hırpalayan yenilgi oldu…
İşin en garip yanı da, maçtan önce ne, sezon başından beri izlediğim Gençlerbirliği’nin böyle ağır bir yenilgi alacağını, ne de, inişli çıkışlı bir grafik çizen Fenerbahçe’nin böyle bir galibiyet alacağı aklımın ucundan bile geçmezdi…
Pazar günü güzel bir kahvaltı ve ardından dolaşarak gidilen Yeniköy’de yenilen güzel bir balık ve akabinde dönüş yolu…
Kısacası maç dışında her şey güzeldi…
Kişisel deplasman karnesi: 12maç, 2g, 6b, 4m, 10ga, 15gy.
Dip Not: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu’ndan önce gördüğüm 14 stad sırasıyla şunlar: Ankara 19 Mayıs, Cebeci İnönü, Mudanya İlçe, Beşiktaş İnönü, Sakarya Atatürk, Yenikent ASAŞ, Bursa Atatürk, San Siro / Giuseppe Meazza, Santigao Bernabeu “Maç yoktu. Stat turu ile gezdim”, Konya Atatürk, Eskişehir Atatürk, 5 Ocak, Ali Sami Yen, Samsun 19 Mayıs.
İlgili Maç: 2011-2012 Sezonu Spor Toto Süper Lig 29. Hafta Maçı: Fenerbahçe 6-1 Gençlerbirliği
“Siteye Kayıtlı” Bir Sonraki Deplasman Anım: “13. Deplasmanım ve Gördüğüm 16. Stad: 19 Eylül (562 km)“
“Yenilsen de Yensen de Notları (3 Mart 2012) – 12. Deplasmanım ve Gördüğüm 15. Stad: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu (437 km)” üzerine 5 yorum