Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 3

11 Eylül 2023 Pazartesi (Tiflis, Mtsheta)

Sabah uyanınca hemen booking’den hotel bakmaya başladım ve birkaç tane seçip Cansın’ın da bakıp seçmesi için hazırladım. Bu arada +1 ülke kodlu bir telefon geldi. Klasik olarak dolandırıcı olabilir dedim ama sonradan aklıma airbnb geldi. Açtım. Gerçekten de airbnb’den arıyorlardı. Fakat sorun şu ki karşıdaki arkadaş tam anlamıyla Hintli aksanıyla inanılmaz derecede kelimeleri yutarak konuşuyordu! Her cümleyi tekrar ede ede açtığım sorun fişini anlattım o da not etti arından da size bir mail atacağız dedi.

Cansın kalktı ve fotoğrafları nefis görünen Engish House Hotel’de karar kıldık ve rezervasyon yaptık. Tam toparlanırken airbnb’den, “eşinizin sağlık durumunu kanıtlayan bir belge gönderin” mailini aldık. Önce afalladık. Nasıl alerjisini kanıtlayabiliriz diye. Ardından enabız’a girip daha önce Cansın’a yazılan ilaçların ekran görüntüsünü alıp işaretledik ve bunları kullandığını söyledik. 10-15 dakika sonra rezervasyonun iptal edilip paranın ödeneceği mailini aldık. Moralimiz yerine gelmişti. Büyük bir zevkle English House’a doğru ilerledik.

Lobisi birçok bitkiyle süslenmiş olan hotelin her yerini incik boncuk nefis objeler süslüyordu. Gerçekten keyifli bir şekilde tasarlanmıştı. Hotele yerleştikten sonra arabaya atlayıp Fabrika’ya gittik. Deneme listemizde yer alan Pipes Burger Joint’deydik.

Burgazm burger, steakhouse burger + 2 kola (%10 bahşiş ile toplam 58,5 lari) sipariş ettik.

Ben stekhouse’a Cansın ise burgazma bayıldı! Çıtırlığı, eti, lezzeti, içeriği, lezzeti aklıma direk burger kariyerimin en güzeli olan Lviv’deki Epic Cheeseburger’deki “kıtır jambonlu ve etli” hamburgeri getirmişti. Buraya yine ve yeniden gelmeliydik!

Bulutlu ama ara ara güneşli günümüzdeki ilk durağımız, üç ünlü katedrale ev sahipliği yapan Mtsheta’ydı.

Tiflis merkeze yaklaşık 25 kilometre uzakta yer alan şehirdeki ilk durağımız “tepedeki havalı dini yapı”lardan biri olan Cvari Manastırıydı (Jvari Monastery).

Altıncı yüzyıl Gürcü Ortodoks manastırı olan Cvari Manastırı, 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış.

Katedralin yanındaki balkonundan, ikiye bölünen Kura nehri süslü manzara oldukça güzel görünüyordu.

Burada Kura nehrine bir parantez açarsak; nehir Türkiye’de Ardahan Göle dolaylarından başlayıp Gürcistan’dan geçerek Azerbaycan’ın Sabirabad şehrinde Aras Nehri ile birleşir ve Neftçala Rayonu’nda Hazar Denizi’ne dökülüyor.

Bir sonraki durağımız Samtavro Manastırıydı. Samtavro Transfigurasyon Ortodoks Kilisesi ve Aziz Nino Rahibe Manastırı, İberia Kralı III. Mirian tarafından 4. yüzyılda inşa edilmiştir. Kilise 11. yüzyılda Kral I. Giorgi ve Katolikos-Patrik Melkisedek tarafından yeniden inşa edilmiş. Ünlü Gürcü keşiş Gabriel, Samtavro Kilisesi’nin bahçesinde gömülüymüş.

Samtavro Manastırı da 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış.

Mtsheta’daki son durağımız Gürcü Ortodoks Svetitshoveli Katedrali’ydi.

1010-1029 yılları arasında inşa edilen Orta Çağa ait kilisenin içi oldukça sade ve güzel ayrıntılarla doluydu.

Svetitshoveli, uzun zamandan beri başlıca Gürcü Ortodoks kiliselerinden biriymiş ve bölgedeki en saygıdeğer ibadet yerleri arasındaymış. Mevcut yapı Orta Çağın Gürcü mimarı Arsukisdze tarafından 1029 yılında tamamlanmış olsa da, alanın kendisi dördüncü yüzyılın başlarına kadar uzanmaktaymış.

Svetitshoveli Katedrali de 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış.

Bir süre de Katedrali’nin etrafındaki hediyelik eşyalara bakındıktan sonra merkeze doğru sürdük.

Arabayı park edip merkezde dolanmaya başladık. Hemen ilgimizi çinileriyle adeta parlayan Chreli Abano çekti.

Chreli Abano, isteğe bağlı özel odalar ve masajların sunulduğu, sülfürce zengin sıcak su havuzlarıyla tarihi bir hamam bütünü.

Gezimizin ardından köprüden karşıya geçip Rike Park’ın girişinde yer alan teleferiğe gidip, 6’şar lari vererek bilet aldık. Aslında bu bilet, muhtemelen, aynı zamanda toplu taşımalara binmek için kullanılan belediye abonman kartıydı. Kısacası bir daha binersek 2’şer lari ödeyecektik.

Teleferikle tam karşı tepelikte yer alan Narikala Kalesi ve Kartlis Deda’nın bulunduğu bölgeye geçtik.

Burası şehrin en turistlik yerlerinden biri olduğu için oldukça kalabalıktı. Kentin sembolü olan 20 metre yüksekliğindeki Kartlis Deda anıtı Tiflis’in kuruluşunun 1500. yıldönümünde Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti döneminde 1958 yılında Sololaki tepesine dikilmiş.

Gürcü heykeltıraş Elguca Amaşukeli’nin yaptığı alüminyum heykel, Gürcü ulusal giysileri içinde bir kadın figürü. Gürcü ulusal karakterinin en iyi sembolize ettiği kabul edilen heykelin bir elinde, dost olarak gelenlere şarap sunmak için büyük bir kâse, diğer elinde, düşman olarak gelenlere karşı kullanmak üzere bir kılıç bulunmakta.

Aklıma doğrudan Budapeşte’deki elinde defneyaprağı tutan kadın/özgürlük heykelini (Szabadság Szobor / Liberty Statue) geliyordu.

Narikala kalesinin de yanından yürüyerek aşağıya merkeze doğru yürümeye başladık. Şehir çok güzel görünüyordu.

Aklıma bir kere daha Budapeşte’deki Gellert tepesinden (Türkçedeki adıyla Gürz Elyas bayırı) şehre bakmak gibiydi.

Sarp bir tepe üzerinde yer alan kalenin üst kısmında yakın zaman önce restore edilen St. Nicholas Kilisesi yer alıyordu. Kale, Shuris-tsikhe adı altında 4. yüzyılda kurulmuş ve saha sonraları IV. David ve Emeviler tarafından genişletilmiş.

Usul usul yürüdüğümüz için hava kararmaya başlamıştı ve şehir bu açıdan çok daha güzel görünüyordu.

Gördüğümüz bir hediyelik eşya dükkânında bakınırken 100 yıl önce Tiflis’in halini gösteren bir kartpostal gördüm. Günümüzü düşününce gayet ilginçti.

İyice çıkmıştık bu yüzden listemizde olan Kala’da bir gün önce Kutaisi’de yiyip bayıldığımız lobiani yemek için oturduk ama memnun kalmadık.

Hotele geçip bir süre dinlendikten sonra Anıl ve Güneş’in önerisiyle yakınlarda olan Lolita’ya gittik. Fakat kapıda bayağı sıra vardı. Bir süre bekledikten sonra sıkılıp vazgeçtik ve ana caddede dolaşmaya karar verdik.

İçerisinde kocaman bitkilerin/ağaçların süslediği, büyükçe bir kütüphanesi olan bir mekân görüp içeri daldık. Burası hem bir konsept hoteli, hem de bar ve kafesi olan hoş bir mekandı.

İlginç olan Anıllar burayı da önermişlerdi. Hemen Stamba’ya girdik ve ev yapımı bir çilekli pasta sipariş ettik. Çok lezizdi.

Bir süre laklak edip çene çaldıktan sonra kahvaltılarının da olduğunu öğrenince, sabah gelmeye karar verip mekândan ayrıldık.

Tiflis sokaklarında Ukrayna işgali nedeniyle Rusya’ya büyük bir tepki vardı. Rusyayı ve Putin’i eleştiren graffitiler, Ukrayna bayrakları ve stikerlar her yerdeydi.

Anı Videosu: Mtskheta ve Kutaisi Gezi Günlüğü | Gürcistan’ın Tarih ve Mimari Hazineleri

Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 1’i okumak için tıklayın…

Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 2’yi okumak için tıklayın…

Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 4’ü okumak için tıklayın…

Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 5’i okumak için tıklayın…

Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 6’yı okumak için tıklayın…

Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 7’yi okumak için tıklayın…

Batum, Tiflis, Mtsheta, Kutaisi, Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Trabzon, Amasya Gezi Günlüğü – Bölüm 8’i okumak için tıklayınız…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.