En uzun soluklu oynadığım ve oynamaya devam ettiğim oyun EA Sports’un FIFA futbol oyunu. İlk kez 1995’te disketle bilgisayarıma kurarak oynamaya başladığım FIFA’nın 2024 versiyonunu PS5’te oynamak için yayınlanmasını bekliyorum.
Oyunu sırasıyla bilgisayar, PS3, Xbox, PS4 ve gelecek ay PS5’de oynayacak olmam ne kadar uzun soluklu oynadığımı da kanıtlıyor sanırım. 🙂
FIFA’yı ilk günlerde sadece arkadaşlarla “omuz omuza” kapışmak ve kazandıkça geyik yapmak için kullanıyordum. Sonraları işin içine online maçlar girdi. Böylece dünyadan insanlarla ve elbette yine konsol üzerinden yine arkadaşlarla kapışmaya devam ettim. 2018’den bu yana ise bir yandan ezeli rakiplerle kapışmalara devam ederken bir yandan da şirketten Levent’in bize bulaştırdığı FUT’ta (Ultimate Team) oynamaya devam ediyor.
İlk kez 1993’te yayınlanan oyunun yanlışım yoksa bu yıl 30. versiyonu çıkacak. Elbette bu kadar uzun süreli oyunu takip edince birçok da anı biriktiriyorsunuz.
O Ankara’ya geldikçe ya da ben İstanbul’a gittikçe hatta 2009’da Viyana’daki evine uğradığımda kesinlikle bir FIFA kapışması yaptığımız Hakan Gözkan ezeli rakiplerden biriydi. Bir hafta önce PS5’i aldığımı öğrenince, bana meydan okumak için “bekle ben de alıyorum” diyerek rekabetimize devam edeceğini kamuoyuna da resmi olarak duyurmuş oldu. 🙂
95-99 arası PC’de oynarken Ömür Abim ve Alaaddin Abi ile sürekli turnuva yapardık. Aramızda en kötü oynayan Alaaddin Abinin ne hikmetse genelde “tepsilerce” patates kızartmak için odadan çıktığımız zamanlarda rakibe düzinelerce gol attığını fark edince balkon kapısından gizlice takip etmiş ve odada kimse yokken kontrolü rakibe geçirip kendi kalesine goller attığı gerçeğine ulaşmıştık. Hala aramızda makara konusudur. Alaaddin Abi deyince onla maç yapmak ayrıca bir zülüm olduğunu da belirtmek gerek. Çünkü maça başlamadan önce dakikalarca taktik yapar, oyuncuların yerlerini değiştirir şu bu derken insanın yaşam enerjisini sömürürdü. Bu yüzden de çoğu zaman diğer odaya geçip televizyon izler “işi bitince” bizi çağırmasını isterdik.
Mesela FIFA’da ezeli rakiplerimden olan kuzen Anıl’ı o günlerde çalıştığı internet cafe’de yenince annem dâhil birkaç kişiyi aramam uzunca bir süre dillerden düşmemişti. Hatta Anıl’la oynadığımız maç sonuçlarını excele kaydedip bir “ebedi puan cetveli” bile tutuyorduk. Bu yazı yayınlanmadan bir gün önce FIFA 24 yayınlandıktan sonra “omuz omuza” kapışma ve yeniden skorları kayıt altına alma konusunda prensip anlaşmasına vardık! Şahit olarak Güneş ve Cansın’ı da protokole ekledik ama muhtemelen o anlarda şöyle yan gözle bir bakıp “deli lan bunlar” deyip kendi aralarında muhabbete devam edeceklerdir. 🙂
Erdem’in kimi zaman Cuma akşamından, kimi zaman cumartesi akşamından gelip eve kamp kurduğu ve yaklaşık 36 saat süren FIFA/PES maratonları yaptığımız günlerde oldukça eğlenceliydi. 2008’de Inter Milan – Werder Bremen Şampiyonlar Ligi maçını izledikten sonra ben Inter’i Erdem de sürekli Atletico Madrid’i alırdı. O kadar çok oynuyorduk ki sürekli yeni kurallar ekliyorduk. Bunlardan biri de ilk 11’e genç oyunculardan eklemekti. Haliyle o oyuncular oldukça vasat oluyordu. Ama yıllar içinde o günlerde vasat olan oyuncuların birçoğu futbol dünyasının yıldızları oldular! Her zaman altyapıya ve genç oyunculara saygı!
Ün geliyor Erdem’in Macaristan’dan dönerken getirdiği romlarla yaptığımız nefis mojitolar eşliğinde kapışıyor ya da yenenin tekila shot yaptığı ve zamanla güçlerin eşitlendiği turnuvalarımız da oluyordu. 🙂
İş arkadaşlarıyla genelde benim evimde “omuz omuza” yapılan turnuvaların tadından yenmezdi. O gün orada yaşananların geyiği aylarca kulislerde çalkalanırdı. Mesela bir gün aramızda en vasat oynayan Alper Abinin, en iyilerden Aslan’la berabere kaldıktan sonra, “nasıl çaktım ama 1-1!” deyişi hala hafızalardan silinmedi!
Bir başka turnuva günü arifesinde bende kalan, o zamanlar ufaklık olan, yeğen Alperen’in kadro bir kişi eksik olunca, EURO 92’nin Danimarka’sı misali, turnuvaya katılması ve herkesi ipe dizip şampiyon olması da şaşkınlık verici ama hala dilden dile anlatılan unutulmaz efsanelerdendir.
Kuzen Şükrü’nün ufak olduğu günlerde ona bir gamepad verip bilgisayarın yönettiği takımı onun oynadığını söylediğimiz günler de oldukça keyifliydi. Çünkü bilgisayardan gol yediğimiz anlarda Şükrü’nün keyfini görmek bile paha biçilemezdi!
Bazen de ben oynar Şükrü de beni izlerdi. O anlarda genelde Şükrü’nün kucağında karamel küplerine bayıldığım Algidalı’nın karamelli dondurması olurdu. Ben arada dönüp bir kaşık dondurma ağzıma atıp oyuna geri dönerdim. Ama gariptir ki bu anlarda ağzıma bir türlü karamel küpleri gelmezdi. “Şans” der oyuna devam ederdim ama bir gün dönüp Şükrü’ye “neden bana karamel küpü gelmiyor?” diye sorunca bana şaşkın şaşkın bakıp “onları ben yiyorum!” demişti. Alma mazlumun ahını mod on. 🙂
Serenas’taki arkadaşlarla başlayan sonra onların da arkadaşlarının eklenmesiyle dalga boyunun arttığı turnuvalarımız da FIFA kariyerimin mihenk taşlarından birini oluşturuyor. Çünkü çarşambaları öğle arası herkesin katılımıyla bir kura çekimi yapıyor, Aşkın Abinin kodladığı platforma takımları girip fikstürü belirliyor ve o akşam 22:05’te maçlara start verip skorları işleyerek bir yandan gecenin ekibini belirlerken bir yandan da ebedi puan cetvelinde kimin “en iyi” olduğunu belirliyorduk. Oldukça uzun soluklu olan ve SFF (Serenas Futbol Federasyonu) olarak rekabeti arttırmak için sürekli kuralları değiştirdiğimiz turnuvaları her hafta iple çekiyor ve bir hafta boyunca geyikleri dönüyordu. Caner’e karşı aldığım efsanevi skorlar yüzünden… Şaka Caner şaka kızma hemen.
Son olarak taraftarlar Onur Ağca’nın PS5’e gelip kapışmalarımızın yeniden devam edeceğimiz günleri iple çektiğini de belirtip yazıyı tamamlayalım. 🙂
Arkadaşınız Alaaddin gerçekten ilginç bir kişiymiş. Okudukça güldük.
Cok guzel bir änıymıs. Alaattin arkädasınıza selam edin. Bizim burdadä var bir Alaattin arkadas. Ankaradan gelmisti. Uzun zamändır denk gelmedik. Gorunce soracagım. FC Ankara Gengenbach dan tum futbol severlere selämlar.