Kitap, “Sumerli Ludingirra, İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan ve Sumer, Akad, Hitit dillerinde yazılmış 74.000 çiviyazılı belge üzerinde 33 yıl çalışan ve araştırmalarını sürdüren Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın, bir ömür verdiği çalışmalarının özüdür” diye tanımlanıyor.
Sumerli Ludingirra, yılar önce okuduğum ve anlatılanlardan ötürü oldukça şaşırdığım Sherwood Anderson’un Kasabamız kitabını oldukça ileriye taşıyor.
1900’lerin başında Amerika’daki bir kasabada olanları, kurgusal bir şekilde, anlatan Kasabamız’ı okuyunca konu edilen insan ilişkilerinin ve yaşantıların günümüzle olan aynılıklarının oldukça şaşırmıştım. Fakat 4000 yıl önce yaşamış birinin, kendisini, ailesini, şehrini, ülkesini, dinlerini ve ulusunun hikâyelerini anlattıklarını okuyunca ise adeta büyülendim.
23 tablette anlatılanlar Sumerlerin yıkılmasından yaklaşık 250 yıl önceki yaşamlarını günümüze aktarıyor.
Ludingirra; çocukluğundan, öğretmenliğinden, evliliğinden, yaşadığı şehirden kısacası 75 yıllık yaşamındaki tanıklıklarından söz ediyor.
Kitapta mitolojik unsurlar, kadın erkek ilişkileri, çok tanrılı inanışlar, günlük yaşam tarzı, asırlar önce başlık parasını ilkellik olarak değerlendiren ve tek eşliliğe yönelik sözleşmeyi uygulamaya koyan, kadını yücelten bir kültürün baş döndüren gelişmişliği tablet tablet işleniyor.
Mahkemeler, resmi nikâhla şahitler huzurunda evlenmeler, özellikle “Bilginler Mahallesi”nde her evde kütüphanenin bulunması da oldukça ilginç ayrıntılar.
Bakıldığında insan ilişkileri ve yaşam tarzı yönünden pek çok şeyin bugün de benzer olduğu, hatta bazı açılardan Sumerlerin daha ileri olduğu fark edebiliyorsunuz. Sanki 4000 yıl öncesini değil de günümüzü okuyor ve o çağdan biriyle sohbet etmenin heyecanını yaşıyorsunuz.
Kitapta yer alan tabletleri neden yazdığını Ludingirra şöyle anlatıyor;
Bu Öyküleri Neden Yazıyorum?
Ben bir Sumerli öğretmen, şair ve yazarım. Yaşım yetmiş beşi bulduğundan öğretmenliği bıraktım çoktan; fakat şairlik ve yazarlığım ölünceye kadar sürecek herhalde.
Bu yaşam öykümü daha çok gelecek kuşaklar için yazmaya başladım. Bizim ulusumuz, dilimiz, geleneklerimiz, sosyal yaşantımız, sanatımız unutuluyor artık.
Bu güzel ve uygar ülkemize her taraftan göz diktiler. Göklere uzanan basamaklı kulelerimizin, görkemli tapınaklarımızın, an gibi işleyen çarşılarımızın, her tarafa ulaşan kervanlarımızın, dümdüz uzanan yollarımızın, bol ürün veren tarlalarımızın, nehirlerimizde ve açtığımız kanallarda salma salma yüzen teknelerimizin, dolup taşan iskelelerimizin, her tür bilgiyi veren okullarımızın ünü uzak ülkelere kadar yayıldığından; ilkel olan bu ülkelerin halkı kıskandı bizi. Fırsat buldukça üzerimize saldırdılar. Kentlerimizi yakıp yıktılar. Biz yaptık, onlar yıktılar; biz yaptık, onlar yaktılar. Halkımız, hatta krallarımız tutsak oldu. Ailelerimiz dağıldı. Tarlalarımız, bahçelerimiz bakımsızlıktan kurudu; hayvanlarımız açlıktan öldü ve böylece kökü binlerce yıl önceye dayanan ulusumuz yoruldu, dayanamayacak hale geldi ve içimize yavaş yavaş sızıp bizi yiyen yabancıların kucağına bırakıverdi kendini. Onlar yönetiyor bizi şimdi. Topraklarımıza ilkel geldiler; sayemizde uygar olmaya başladılar. Ne yazıdan ne tarımdan ne sanattan ne dinden ne okuldan ne attan ne arabadan ne aydan ne yıldan haberleri vardı. Hepsini bizden öğrendiler. Sonra da “biz yaptık, biz bulduk” diye övünmeye başladılar. Hep korkuyorum, bir gün gelecek, adımız da uygarlığımız da unutulacak. Biz ne yaptık, ne başardıysak hepsini onlar üstlenecekler.
Bu durum beni yıllardan beri üzüyordu. Ben küçük bir adamım, bunu önlemek elimden gelmez diye yakınıyordum. Bir gün birdenbire aklıma geldi. Ben bir yazar olduğuma göre; ulusumuzun bulduklarım, başardıklarını, geçmişimizi, geleneklerimizi, ne kadar uygar olduğumuzu, gerek Sumerliliklerini unutmaya başlayan gençlerimize, gerek daha sonra gelecek kuşaklara neden yazılanınla bildirmeyeyim dedim ve yaşamöykümü yazmaya karar verdim. Böylece her tarafa, herkese, her çağa ulaşacağımı umut ediyorum.
Çocukluğumdan bugüne tüm yaşantımı anımsamanın, ulusumuzun binlerce yıllık geçmişini çıkarıp hepsini bir araya toplamanın pek kolay olmayacağını tahmin edersiniz herhalde. Fakat ben bu yaşa kadar birçok olaya tanık oldum. Arşiv ve kitaplıklarda araştırma yaptım. Büyüklerimden, çevremden bilgiler topladım. Şimdi, bu biriken bilgilerin ışığı altında, yaşamıma ait hatırlayabildiğim anılarımla birlikte ulusumuzun başından geçen acı tatlı olayları, gelenek ve göreneklerimizi, inançlarımızı, Tanrılarımızı size tanıtmaya çalışacağım. Şiirlerimizden, destanlarımızdan, masallarımızdan örnekler vereceğim. Bunları, sizi sıkmadan okutabilirsem ne mutlu bana!
Bizim uygarlığımız belki binlerce yıl sonra yaşayan insanlara da geçecek. Bizim attığımız temeller üzerine yenilerini koyacaklardır. Ah! Onlar da bizi hatırlayıp bıraktığımız kültür miraslan için teşekkür edebilseler!..
Ludingirra’nın Yaşamöyküsü
Tablet 1
Kitapta yer alan ve ilgimi çeken 3 tablet;
Tapınakta İlk Kez Bir Kadınla Birlikte Olmuştum, Tablet 18
Öneren: Cansın