BİZİM MAHALLE
Nippur’umuzu anlatırken, benim de oturduğum bir bilginler mahallesi bulunduğundan söz etmiştim. Bütün okumuşlar, bilginler yüzyıllardan beri buraya toplanmış, bu mahallede çocuklan olmuş, bu mahallede ölüp birçoğu bu mahallede gömülmüştür.
Buraya daha yaklaşırken değişik bir hava ile karşılaşırsınız. Her yerine bilginin adeta kokusu sinmiş, yüceliği gözle görülecek kadar ortalığı sarmıştır. Buranın evleri de bir başkadır, sokakları da. Her taraf tertemiz ve bakımlıdır. Yollarda bir tapmağa, bir saraya gidermiş gibi saygı ile yürünür. Çocuklar bir büyük ile karşılaşınca, ona bütün terbiye ve nezaketleriyle yol verir, öne geçmez, büyüklerin arkasından yürümeye özen gösterirler. Sokaklarda bağırıp çağırma, kavga sesi duymazsınız hiç. Oturanlar derin bir sessizlik içinde kendiişleri, yazıları, çizileriyle uğraşırlar.
Bizim halkımızın en büyük özelliklerinden biri de bilginleri, okumuşları bir kral kadar saymaları, onlara önem vermeleridir. Bu nedenle şehir yöneticileri de bu mahallenin sularına, temizliğine, düzenine ayrı bir özen gösterir. Evler tek veya iki katlıdır. Hemen hepsinin içinde çeşitli ağaçları olan bahçeleri vardır. Bu bahçelerin en önemli meyvesi hurma, başlıca yiyeceklerimizden biri sayılır. Bildiğiniz gibi ülkemizin havası çok sıcak, yağmuru azdır. Bu yüzden bahçelerdeki bitkiler ve ev halkı için gerekli sular nehirlerden ve kanallardan kil künklerle gelir. Bunların bakımından şehir başkanı sorumludur. Hemen her evde şırıl şırıl akan sular hem su gereksinimimizi karşılar hem de evlere serinlik verir Bu mahallede oturan şairler, öğretmenler, yazarlar, hekimler gibi aydın kimseler birbirlerini tanır, arkadaşlık ederler. Mahallemizin ayrı bir bölümü rahibelere aittir. Genellikle rahibeler tapmakta yaşarlar. Burada oturanlar en yüksek düzeyde olan başrahibelerdir.
Mahallemizde bir de oturup bira içilen, içerken sohbet edilen bira evi vardır. Burası yüzyıllardan beri anadan kızma geçerek süregelmiştir. Bizde bira evlerini kadınlar yönetir. Kadın erkek, herkese açıktır orası. Yalnız yüksek düzeydeki rahibeler giremez. Onlar ne bira evi açabilir ne de orada bira içebilir. Şehrin içinden başka, iskelelere yakın yerlerde de bira evleri bulunur. İskelede olanlara gemiciler gelir. Biralarını içerken yorgunluklarını, susuzluklarım giderir, başka kentlerden gelen arkadaşları ile konuşur, oralardan bilgiler alırlar. Bazen bunların arasına haydutlar, uygunsuzlar da karışabilir. Sahibi kadının bunları hemen şehrin üst yöneticilerine veya saraya bildirmesi gereklidir. Eğer kadın onları bildiği halde yakalatmazsa ölüm cezasına çarptırılır. Bizde, bira, susuzluğumuzu giderecek başlıca içkidir. Bu nedenle ülkemizde biracılık önemli bir ticaret kaynağıdır. Bira yapılan büyük işyerlerimizde hazırlanan biralar çömlek kaplara, testilere, küplere doldurulur. Ağızları kilden kapaklarla sımsıkı kapanır. Kapakların üzerine o günün tarihi yazılarak mühürlenir. Bira içmek isteyenler içecek kimsenin sayısına göre bir çömlek veya testi açar. Biralar genellikle kamıştan, sazdan veya bakırdan yapılmış borularla veya çeşitli kupalarla içilir. Bira, gümüşle satın alınmaz, herkes değeri kadar arpa vermek zorundadır. Şarap da içeriz, ama bira kadar değil. İçkiler Tanrıça Ninkasi’nin sorumluluğundadır.
Boş zamanlarımızda bazı arkadaşlarla bira evimize gider, yeni açılan bir çömleğin içine batırdığımız kamış borularla biramızı içerken, çeşitli konularda tartışır, birlikte şiirler yazardık. Artık benim yaşımdakiler hemen hiç kalmadı, hepsi yeraltı dünyasına göç etti. Eski arkadaşlarımın yokluğu bana çok acı geliyorsa da onların yerini almaya çalışan gençler etrafımı sarınca, ne kadar mutlu oluyorum bilemezsiniz. Şimdi oraya bir-iki gün gitmezsem, hemen beni aramaya başlıyorlar ve ne yapıp yapıp beni evden alıp götürüyorlar. Ben yaşlıyım, deneyimim ve bilgim çok diye bu gençlerin kimi akıl sorar, kimi bilgi.
Bizde yaşlılara akıl sormak, onların önerilerini almak bir gelenektir. Hemen her kral başa geçince, ilk işleri bir bildiri çıkarmaktır. Bu bildirilerde her zaman yaşlı kadın ve erkeklerin önerilerinin dinlenmesi, onlara saygı gösterilip akıl danışılması, anne babaya saygı gösterilmesi, çocukların dövülüp sövülmemesi ön planda gelir.
Ağzımdan çıkanları can kulağı ile dinleyen ve önerilerime ilgi gösteren bu gençleri o kadar seviyorum ki… Onlara bildiklerimi, gördüklerimi aktarmak bana büyük, çok büyük bir zevk veriyor. “75 yıllık bilgi birikimi, benimle birlikte yok olup gidecek” diye zaman zaman üzülürüm. Sonra da ne yapalım herkes bir gün yok oluyor, benden sonra geleceklere de ne bırakabilirim o da bir yarar diye elimden geldiğince anlatmak ve yazmakla kendimi teselli ediyorum.
Ayrıca gençlere evimdeki kitaplığımı açmış, “İstediğiniz zaman gelip islediğinizi okuyabilirsiniz” demiştim. Ona öyle seviniyorlar ki… Evimizde birikmiş pek çok yazılı belge var. Dedemin babasından beri aynı evde oturuyoruz. Ailede bütün kuşaklar okumaya meraklı kimselerden oluşmuş. Hepsi ellerine ne geçtiyse kopyasını yapıp saklamışlar. Ayrıca gelen mektupları, yapılan her tür sözleşmeyi de biriktirmişler, öğretmen olduğum ilk yıllarda, şunları bir derleyip toparlayayım. Hepsini gözden geçirip, elimizde ne var ne yok öğreneyim dedim. Evin bir odası yıllardan beri onlara ayrılmıştı. Odanın duvarlarında sıra ile raflar, üzerlerinde de gelişigüzel konmuş tabletler vardı. Onların hepsini gözden geçirmek aylarca sürdü. Birçok şiiri, dinsel öyküyü, fal ve sihri, hatta oradan buradan öğrendikleri ilaçları hep yazmışlar büyüklerim. Babam anlatırdı: Başka bir kente gezmeye gitti mi, ilk işi taşların, yontuların üzerindeki yazıları kopya edip eve getirmekmiş. Bunların çoğu oralarda geçen tarihsel olayları yansıtıyor. Çünkü onları yaptıran kral veya başkanlar, kendilerini daha sonraki kuşaklara bunlarla tanıtmayı; yaptıkları savaşları, kazandıkları zaferleri, halk arasında kurdukları düzeni anlatmayı amaçlamışlar. Bugün de aynı gelenek sürüyor. Krallar bunları ya tapınak içlerine ya meydanlara veya saraylarına koyduruyorlar. Büyüklerim gibi, ben de herhangi bir yere gitsem, bilmediğim, bizde kopyalan olmayan yazıdan kopya etmeye çalışırım.
Evimizde olan yüzlerce tableti konularına, varsa tarihlerine göre ayırarak raflara koydum. Hangi konunun nerede olduğunu bulabilmek için de rafların kenarına etiketler astım. Bu etiketler şöyle hazırlanır: Kile dörtgen şekli verilerek üzerine bir delik açılır ve konunun adı yazılıp kurutulur, açılan delikten bir ip geçirilerek rafların veya küplerin üzerine asılır. Bu yazıtların ayrıca listelerini yaptım. Bu listeye sıra ile her konunun ilk satırı yazılır Böylece kitaplıkta ne gibi konuların bulunduğunu hemen öğrenmek mümkün olur. Her kitaplıkta bu yapılır.
Gençler geldiklerinde, okuyamadıklarını veya tam anlayamadıklarını sormak için, beni yanlarından ayırmak istemiyorlar. Mahallemizdeki evlerin hemen hepsinde bir kitaplık ve aile arşivi bulunmaktadır. Bizim aile arşivini küpler içine koymuşlar. Küplerde, hangi yıla ait belgelerin olduğu, üzerlerine asılmış etiketlerde yazılı. Bunları incelerken ailemizle ilgili birçok bilgi edindim. Babamın dedesinden bu yana satın alınan, satılan, kiraya verilen tarlalarımız, bahçelerimiz, kölelerimiz, faizli faizsiz borç alınan arpa, gümüş miktarları, aile içindeki evlenmeler, boşanmalar, mahkemelere düşen anlaşmazlıklar gözlerimin önüne serilmişti.
Bizler kitaplık ve arşivlerimizi gözümüz gibi koruruz. Ülkemize zaman zaman saldıran düşmanların ilk işleri, saraylarda, tapınaklarda ve evlerde bulunan bu kitapları ve belgeleri kırıp parçalamaktır. Herhalde böylece, bizlere geçmişimizi unutturmayı ve kendilerini saydırmayı amaçlıyorlar. Onun için böyle bir saldırı karşısında halkımızın korumakta en çok özen gösterdiği şey, bu kitaplar ve belgelerdir. Onlar hemen küplere doldurularak bir boş kuyuya sarkıtılır veya yere gömülür. Bazen şurada burada yıllarca önce gömülmüş küpler bulunur. Hemen eski günlerden haber getiren bu tür küplerin içindekiler okunur, incelenir, önemli görülenlerin kopyaları yapılarak diğer kentlerdeki kitaplıklara gönderilir. Bazen onlardan alınan bilgilerle başkaları birleştirilerek tarihsel olaylar zinciri ortaya çıkarılır.
Ludingirra’nm Yaşamöyküsü
Tablet 14
Kitap: Sumerli Ludingirra – Geçmişe Dönük Bilimkurgu, Muazzez İlmiye Çığ