“Ne hikmettir bilinmez. Hakemlerimiz, hele büyük takımın kendi saha ve seyircisi önünde maç idare ederken derhal tesir altında kalıyor ve ister istemez o takımın amâline hizmet ediyorlar. İşte dün bunların en tipik örneklerinden birini hakem Veli Necdet veriverdi. 63. Dakikada topu kaybeden Metin’in kendini yere atışını penaltı ile tecziye etmesi iyi oynayan bir takımı yere yıkmak için kâfi bir sebep olmuştu.”
Bu paragraf, 14 Mart 1965 tarihinde Mithatpaşa’da oynanan ve Galatasaray’ın 3-1 kazandığı İzmirspor maçından bir gün sonra Namık Sevik’in Milliyet’teki maç yazısında yer alıyor.
25 Ekim Cumartesi günü Fenerbahçe – Gençlerbirliği maçını izlemek için televizyon karşısına kurulurken, hiçbirimizin aklında Kadıköy’den puan çıkartmak yoktu. Sonuçta, hem sezon başından beri doğru düzgün top oynayamıyorduk, hem de rakibimiz (hele bir de geçen hafta yenilmiş) şampiyonluk mücadelesi veren İstanbul takımlarından biriydi.
Rakibi kendi sahamızda kabul ederek maça başladık. Ama Fenerbahçe beklediğimizden daha etkisiz bir oyun sergiliyordu. Devre arasında Bahtiyar, “hakemin oyuna etkisi pek olmadı değil mi?” diye sorduğunda, geçen sezon Kadıköy’de oynadığımız maçın ikinci yarısında verilen 2 ‘temiz’ (!) penaltıyı hatırlatıp, “maç bitince karar verelim bence” dedim.
İkinci yarının 4. dakikasında, sağ kanadımızdan itiş kakış bir şekilde ceza alanına doğru koşan Hakan Aslantaş ile Alper Potuk’un pozisyonu, Alper’in kendini oldukça tiyatral bir şekilde yere atmasıyla son buldu. Aklımıza, bir önceki sezon yine Kadıköy’de oynanan maçtaki balıklama atlayış geldi. Ve evet yine başarmıştı!
69. dakikada Alper ceza alanına girip topu açtıktan sonra, yerden kayarak üzerine doğru gelen Dahlin’in üzerinden, (temasa bile ihtiyaç duymadan) Arif Erdem stili öyle bir atladı ki, (çok ciddiyim) tüm salon ayakta alkışladık. Hakem enteresan bir şekilde (!) avut kararı verdikten sonra arkasını dönüp gitmek üzereyken, kendini aldattığından değil de, muhtemelen itirazdan ötürü Alper’e sarı kartını gösterdi.
81. dakikada Fenerbahçe ceza sahası içinde yaşanan karambolün ardından Antal’ın attığı beklenmedik golle şaşkına döndük. Ama bu şaşkınlık sadece 3 dakika sürdü. Zira hakem, (geçen sezonkilerle beraber) Kadıköy’de çalınan son üç penaltıya nazaran biraz daha inandırıcı bir penaltı kararı verdi. Ahmet’in gereksiz bacak hamlesi kararı haklı kılıyordu.
Golden sonra pek değişen bir şey olmadı ve beklediğimiz gibi Kadıköy’den puansız ayrıldık.
Maçın başından itibaren (geçen sezon yaşananlara gönderme yaparak) Fenerbahçe’nin ceza alanına girdiği tüm pozisyonlarda “hocam penaltı ama!” diye bağırıp kahkahalar attık. Sağ olsun hoca da bizi duymuş olacak ki, gereğini yaptı ve bir kere daha hem bizi yanıltmadı, hem de 50 yıl önce yaşananları yazan Namık Sevik’i bir kere daha doğruladı.
Dip Not: Maçın en şahane futbol olayı ise, 76. dakikada Dahlin’le karşı karşıya kalan Sow’un aşırtma vuruşunda kaleye doğru giden topu, çizgi üzerinde Tosic’in uçarak, ayaklarıyla yukarı doğru nişanlaması ve topun önce üst direk ardından da kale çizgisi üzerinde sekip sonrasında Ahmet tarafından dışarıya havale edilmesiydi. Müthiş bir savunma performansıydı! Sow’un aşırtmadan sonra kollarını iki yana açıp sevinmeye başlaması ve sevincinin kursağında kalması da bir başka enteresan kareydi.
Eklenti Notu: (30 Ekim 2014): Maçtan 3 gün sonra, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, devre arasında maçın orta hakemini, “adam gibi yönetin; yoksa burada size bir daha maç yönettirmem” diyerek tehdit ettiği için PFDK’ya sevk edildi. 30 Ekim 2014 günü PFDK Aziz Yıldırım’ın hakemi tehdit ettiğini kabul edip, 60 gün hak mağrumiyeti ve 26 bin Türk Lirası para cezası verdi. Böylece hakemin özellikle ilk penaltıdaki yanlı tavrı da resmileşmiş oldu. İşin en trajik yanı ise, Yıldırım’ın geçen sezon 33. haftasında aldığı 60 günlük hak mahrubiyeti cezasının Gençlerbirliği maçında bitmesi idi. Şaka gibi değil de ne?