Pomelo’yu ilk kez yaklaşık 2 yıl kadar önce Portakal Çiçeği Vadisindeki Migros’da görmüştüm. Kocaman bir meyve olması ve bir de kırmızı bir fileye sarılı olması ilgimi çekmişti. Hemen bir adet edinmiş ve heyecanla eve getirmiştim. İlk kez aldığınız bir meyveyi soymak zahmetli ve heyecan verici bir iştir. “Aman yanlış kesmeyeyim” diye kasıyorsunuz. Sert davranmak da istemeyince iş uzuyor. (Sert davranınca meyveyi rezil etme durumu var. Denemişliğim ve rezil etmişliğim de var.) Pomelo’nun kabukları çok kalındı. Ben kabukta ince yarıklar açarken hala kabuğunda dolanıyordum. Derken yaklaşık 5-6 santimlik kabuğundan kurtulunca ortaya kocaman “greyfurt benzeri” bir meyve çıkmıştı. Her dilimin dış zarı da çok kalındı. Onları da soyduktan sonra yenecek kısma ulaşmıştım. Meyvenin tadı “tatlımsı greyfurt” gibiydi. Baya hoşuma gitmişti. Meyve kocaman olduğundan hepsini tek tek soyup saklama kabına koymuş ve günlerce dilim dilim yemiştim…
İlk aldığımda “farklı” bir meyve olduğundan doğum gününde ya da arkadaşlara gittiğimde alıp “hediye” etmenin güzel olacağını düşünmüştüm. Geçen cumartesi Mehmet’in doğum gününde bir tane aldım ve (son dakikada planladığımdan saracak bir şey yoktu ve bende) torbalara sarıp sarmalayıp “doğum günü hediyesi” olarak verdim. Orada kesip yiyeceğimizi ve çok eğleneceğimizi kurgulamıştım ama Mehmet “benim hediyem evde tek başıma yiyeceğim” dediği için kafamdaki senaryo olmamıştı. Sonuçta Mehmet’in doğum günüydü ne isterse onu yapardı… 🙂
Geçen pazar ise Ural–Zeynep‘lere giderken bir tane almıştım. Ural çok beğendiğini söylemişti. Zeynep ise Zuzu’nun “pomelo yiyen ilk köpek” olduğunu ilan etmişti.
Pomelo hakkında bulduğum birkaç bilgiyi aktarayım;
Türkiye’de Çin Greyfurdu veya Shaddock olarak da bilinen Pomelo, orjinalinde Güneydoğu Asya meyvesi imiş. 15-25 cm çapı ve genelde 1-2 kilo arasındaki ağırlığı ile en büyük Citrus (Turunçgil) olan Pomelo’nun kabuğu çok kalınmış. Olgun olduğunda kabuğu yeşil ile sarı arasında bir renkte olurmuş. Meyvesi tatlı ve genelde beyaz-sarı renkte imiş. Fakat çok nadir de olsa pembe ve kırmızı da oluyormuş. Dünyadaki diğer isimleri ise pummelo, pommelo, jabong, lusho fruit, pompelmous, shaddock imiş.
Shaddock ismi meyveyi Güney Asya’dan batıya getiren Kaptan Shaddock’dan geliyormuş.
Pomelo Türkiye’de meyve olarak yenmesi dışında kabuğundan reçel yapılarak da tüketiliyor. Haziran’da Antalya’dan dönerken reçellerini çok sevdiğim (özellikle Bergamut reçeline taptığım) Yenigün’ün “Şatok Kabuğu Reçeli”ni görmüş ve heyecanla almıştım. Tabi o zaman bunun Pomelo olduğunu bilmiyordum. Az önce halı saha maçı sonrası “geleneksel” kahvaltımı yaparken biraz daha yedim. Güzel bir reçel ve kesinlikle tavsiye ederim.
Pomelo Güney Çin mutfağında genelde yemek sonrası tatlı olarak kullanılıyormuş. Filipinlerde tatlı ya da aperatif olarak yenen Pomelo, tuzlanarak ya da meyve suyu olarak da tüketilmekteymiş. Tayland’da tuz, şeker ve biber karışımı ile yenmekteymiş. Malezya ve Endonezya’da tatlımsı olan beyaz ve ekşimsi olan pembemsi Pomelolar varmış. Meyve olarak yemek dışında yemek süslemesi olarak da kullanılmaktaymış. Hindistan’ın Assam eyaletinde de tuz ve biber ile tüketilmekteymiş. Kırsalda ise çocuklar futbol topu olarak kullanıyorlarmış. Hindistan’ın Manipur eyaletinde ise Pomelo genelde tuz, yağ, kırmızı biber ve baharatlarla birlikte turşu yapılarak tüketilmekteymiş.
mali, bu hafta burada Pamelo indirimde. 1,99 €
burada tanesi 8.95 tl 🙂 sen not et böyle meyveleri almanya’ya geldiğimde (gelcem bir ara) beraber yeriz 🙂
Kumquat’tan iyi gerçekten. Hele ki bizi ellerinle beslemeniz harikaydı.