Orhan Veli’yi ilk kez Levent Yüksel’in çok sevdiğim “Dedikodu” şarkısının sözlerinden tanımıştım. Oldukça keyifli olan sözler nefis bir şarkıya dönüşmüştü.
Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim?
Elene’yi öptüğümü
Yüksek kaldırımda güpegündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdar’a gitmişim öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata’ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o Mualla’yı sandala atıp,
Ruhumda Hicranın’ı söyletme hikâyesi?
Sonrasında da tek tük şiirleriyle karşılaşmıştım. Hatta “Cımbızlı Şiir”;
Ne atom bombası,
Ne Londra konferansı;
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya!
Ya da “Delikli Şiir” gibi bazı şiirlerde yer alan cümleleri günlük dilimizde de kullanıyoruz.
Cep delik cepken delik
Yen delik kaftan delik
Don delik mintan delik
Kevgir misin be kardeşlik
Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Orhan Veli, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşımış. Bu yüzden de şair benim gibi çok “dolambaçlı” şiirleri sevmeyenlere bile ulaşmayı başarmış.
Kitapta Orhan Veli Kanık’ın sevdiğim birçok şiiri var. Bunlardan bazılarını yazıya ekledim. Buyurun;
İstanbul’u Dinliyorum Gözlerim Kapalı
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı;
Önce hafif bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı;
İçerde
Pencere, en iyisi pencere;
Ecen kuşları görürsün hiç olmazsa;
Dört duvar göreceğine.
Ayrılış
Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlıyamam.
Baharın İlk Sabahları
Tüyden hafif olurum böyle sabahları;
Karşı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur başım havalarda.
Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: “Sıkıntılar dura dursun!”
Şairliğime yetinir,
Avunurum.
Dalgacı Mahmut
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem.
Bir İş Var
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Bir iş var bu işin içinde.
Rüya
Annemi ölmüş gördüm rüyamda.
Ağlayarak uyanışım
Hatırlattı bana, bir bayram sabahı
Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp
Ağlayışımı
Güzel Havalar
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Ve ekmek ve tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Eskileri Alıyorum
Eskileri alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musikî ruhun gıdasıdır
Musikîye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskileri alıyorum
Eskileri verip Musikîler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam
Sere Serpe
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
Macera
Küçüktüm, küçüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.
Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebem kulağı renginde;
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.
Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;
Para kazanmak gerekti;
Girdim insanlar içine,
İnsanları gördüm.
Ne yârdan geçerim, ne serden;
Ne denizlerde, ne gökyüzünden ama….
Bırakmıyor son gördüğüm,
Bırakmıyor geçim derdi.
Oymuş, diyorum, zavallı şairin
Görü göreceği.
Deniz Kızı
Denizden yeni mi çıkmıştı neydi;
Saçları, dudaklar
Deniz koktu sabaha kadar;
Yükselip alçalan göğsü deniz gibiydi.
Yoksuldu, biliyorum
– Ama boyna da yoksulluk sözü edilmez ya –
Kulağımın dibinde, yavaş yavaş,
Aşk türküleri söyledi.
Neler görmüş, neler öğrenmişti kim bilir,
Denizle buğaz buğaza ecen hayatında!
Ağ yamamak, ağ atmak, ağ toplamak,
Olta yapmak, yem çıkarmak, kayık temizlemek…
Dikenli balıkları hatırlatmak için
Elleri ellerime değdi.
O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizlerde!
Onun saçları öğretti bana dalgayı;
Çalkandım durdum rüyalar içinde.
İş Olsun Diye
Bütün güzel kadınlar zannettiler ki
Aşk üstüne yazdıdığım her şiir
Kendileri için yazılmıştır.
Bense daima üzüntüsünü çektim
Onları iş olsun diye yazdığımı
Bilmenin
Yatağım
Ben ki her akşam yatağımda
Onu düşünüyorum,
Onu sevdiğim müddetçe
Yatağımı da seveceğim.
Kuş ve Bulut
Kuşçu amca!
Bizim kuşumuz da var,
Ağacımız da;
Sen bize bulut ver sade,
Yüz paralık.
Quantitatif
Güzel kadınları sever,
İşçi kadınları da severim;
Güzel işçi kadınlar
Daha çok severim.
Sokakta Giderken
Sokakta giderken,
Kendi kendime
Gülümediğimin
Farkına vardığım zaman
Beni dei zannedeceklerini düşünüp
Gülümsüyorum.
İçkiye Benzeyen Bir Şey
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda.
Kötü ediyor insanı, kötü….
Hele bir de hasretlik oldu mu serde;
Sevdiği başka yerde,
Sen başka yerde;
Dertli ediyor insanı, dertli.
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda,
Sarhoş ediyor insanı, sarhoş.