Pamukkale, Datça, Salda Gölü Ve Sagalasos, Hierapolis, Knidos, Afrodisias Antik Kentleri Gezi Günlüğü – Bölüm 3

28 Nisan 2024, Pazar

Sabah kahvaltının ardından bizimkilerin “hiç gitmedik merak ediyoruz” dedikler Karaincir Plajı’ndaydık.

Datça’da ilk kez ince kum bir plaj görüyorduk.

Plajın dibine kadar siteler ya da hoteller olmasına artık alışmıştık çünkü buna çok benzer birçok kumsal görmüştüm ve aklıma hemen iki kere gittiğim (1, 2) İzmir Menderes’teki Yoncaköy Plajı geliyordu.

Plajın tek sorunu çok sığ olmasıydı. Bu yüzden uzunca bir süre yürümeniz gerekiyordu. Ama hem kum olması, hem suyun temizliği, hem de şnorkelle göz atınca su tabanının da kum olması nedeniyle burası özellikle çocuklu aileler için oldukça tercih edilesi bir yerdi.

Uzunca bir süre ıslanmaca – kurumaca tekrar ıslanmaca yapıp bol bol pinekledik. Bu arada küçük kızları ve köpekleriyle Gürcistan’dan bir aile geldi kumsala. Adamın sürekli fırlattığı oyuncağı köpeğin büyük bir heyecanla ve hızla yakalayıp getirip tekrar atması için sahibinin ilgisini çekme taktiklerini şaşkınlık ve gülümsemeyle takip ediyorduk. Aklıma Olimpos’taki sahibi ve kız arkadaşı denize girip sarmaş dolaş olunca kumsaldan sinirle havlamaya başlayan kıskanç köpek geliyordu. 🙂

Şöyle yazmışım; “…denizde bir elemanın sevgilisine yakınlaştıkça kumsaldaki köpeğinin kıskançlık krizlerini, hatta kumsala yakınlaştıklarında ağzıyla elemanın elinden tutup sevgilisinden uzaklaştırmak için kumsala çekişini gülümseyerek izledikten sonra…” 🙂

Akşamüzeri toplandık ve ikinci durağımız olan Kızlan Yel Değirmenlerine (Goole mapsta Tarihi Yel Değirmeni olarak geçiyor) doğru ilerledik.

Girişteki tabelada bu değirmenlerin bulunduğu yerde zamanında Rumların yaşadığı ve bu Rumlar içerisindeki zengin ağaların yel değirmenleri yaptıklarından bahsediliyor. Daha sonrasında zenginler Rodos’a göç edince bu değirmenleri diğer Rumlara satmışlar ve zaman içinde değirmenler birçok kez el değiştirmiş.

Un çeken bu değirmenler 50’lerden sonra un motorlarının faaliyet göstermeye başlamasıyla yıldan yıla kullanılmamaya başlamışlar ve harabeye dönüşmüşler.

Günümüzde 2 değirmen farklı amaçlarla turizm için ya da özel  mülk olarak kullanırken diğer 4 tanesi işlevsiz olarak sahpsiz ve hafif yıkılmış durumda. Bu yüzden de insanların dolaşımına açık durumda. Zamansızlıktan ötürü, dolaşmayı yarına erteleyip hızlıca bir göz gezdirdikten sonra değirmenlere veda ettik ve eve geçtik.

Duş alıp biraz dinlendikten sonra Eski Datça’ya geçip iki gün önce Nil Cafe’de önerilen Pizza Trio’ya geçtik. Ama çok da sevemedik. Tabi bu daha iyi mekanlarda daha iyilerini yediğimizden de kaynaklanıyor olabilir elbette.

29 Nisan 2024, Pazartesi

Datça’daki son tam günümüzde ilk durağımız Eski Datça idi.

Dondurma yedik, sokakları arşınladık ve bol bol fotoğraf çektirdik.

Renk renk begonvillere bezenmiş binalar sokakları renklendiriyorlardı.

Eski Datça gerçekten görüşmeye değer keyifli bir yerdi.

Neredeyse tamamı restore edilmiş Eski Datça’nın keyifli sokaklarında salına salına dolaşırken karşımıza çıkan eski ev, bize daha önce buraların nasıl olduğunu bizlere gösteriyordu.

Günün ikinci durağı dün uğradığımız ama dolaşamadığımız Kızlan Yel Değirmenleriydi.

Bu sefer bol bol fotoğraf çekinerek gezinmeye başladık.

Değirmenler terk edilmiş durumda olduğu için birçok yeri yıkıktı.

Bu yüzden de her yerlerinde hatta içlerinde bile ağaçlar büyümüştü.

Yapı olarak oldukça güzel görünen değirmenlerin içinde ya da arasında dolaşmak ve fotoğraf ya da video çekmek oldukça keyifliydi.

Değirmenlerin ardından bir kere daha Karaincir plajındaydık. Deniz – kumsal gelgitlerinden ve bol bol pinekledikten sonra toplanıp önce eve ardından da ufak tefek hediyeler almak için Eski Datça’ya geçtik.

Kuzen Ceren’in öve öve bitiremediği Datça lokumunu bulmak için dolaşırken Pehlivan adından bir dükkâna giriş yaptık. Lokumları deneyip sevdikten sonra ödemeye geçtiğimizde görevli arkadaş nereden geldiğimizi sordu, “Ankara” cevabını aldıktan sonra da bana, “Mehmet Ali, Gençlerbirliği?” dedi. Şaşırmıştım “evet” dedim ardından “yıllar önce senle forma değiş tokuşu yapmıştık” dedi ve “ben Adem” dedi. O an aklımda direk arkadaşın ismi geldi: Adem Pehivan.

2001’de Hakan Gözkan’ın armağan ettiği Youla formasıyla başladığım Gençlerbirliği futbolcu formaları koleksiyonumu 2009’da formalarim.blogspot.com’a taşımıştım. O günler için nadir bir şeydi bu. Adem de beni bu siteden bulmuş ve Gençlerbirliği futbolcu forması istemişti. Normalde koleksiyondan forma çıkartmamama rağmen Adem’in gerçekten koleksiyoncu olduğunu fark edip bu teklifi kabul etmiş ve değiş tokuş yapmıştık.

Yıllar sonra karşılaşmak oldukça ilginçti. Koleksiyonlarımızdan, oradan buradan bol bol laklak ettik. Çok keyifliydi.

Adem’e veda ettikten sonra limanda bir mekanda bir şeyler atıştırdık ama hem yemekler kötü, hem de ödediğimiz ücret çok çok yüksekti. Kısacası hızlıca unutmamız gereken bir şeylerdi. 🙁

Pamukkale, Datça, Salda Gölü Ve Sagalasos, Hierapolis, Knidos, Afrodisias Antik Kentleri Gezi Günlüğü – Bölüm 1’i okumak için tklayın…

Pamukkale, Datça, Salda Gölü Ve Sagalasos, Hierapolis, Knidos, Afrodisias Antik Kentleri Gezi Günlüğü – Bölüm 2’yi okumak için tklayın…

Pamukkale, Datça, Salda Gölü Ve Sagalasos, Hierapolis, Knidos, Afrodisias Antik Kentleri Gezi Günlüğü – Bölüm 4’ü okumak için tklayın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.