TÜR: Drama. SÜRE: 142 Dk. ÜLKE: Amerika. YAPIM YILI: 1994. imdb: 9,3. Tomatometer: %89…
Bu yazı yazılırken 2,9 milyon insanın oyuyla 10 üzerinden 9,3 ortalama puan ile imdb’nin En İyi 250 Film Listesi’nde ilk sırada yer alan Esaretin Bedeli, oldukça başarılı bir drama filmi.
Yapımın konusu, anlatımı ve oyunculukları oldukça etkileyici.
Konu
1947 yılında başarılı bir bankacı olan Andy Dufrense (Tim Robbins) aynı başarıyı evliliğinde gösterememektedir ve eşi tarafından başka bir erkekle aldatılmaktadır. Bunu kabullenemeyen Andy, eşinin aşığıyla buluştuğu bir gece alkolün de verdiği cesaretle silahına mermileri doldurur ve öfkeyle aracından iner. Eşi ve aşığının bulunduğu eve gidip onları belki de öldürecekken vazgeçer ve geriye döner. Fakat bu dönüş Andy’yi kurtaramaz. Aynı akşam eşi ve aşığı yataklarında mermi yağmuruna tutulmuşlardır. Olay yeri incelemelerinde Andy’nin ayak izlerine rastlayan polis, onu yargının eline teslim eder.
Hakkında
Stephen King’in Rita Hayworth ve Shawshank’in Kefareti adlı kısa romanından Frank Darabont’ın uyarladığı Esaretin Bedeli’nin yönetmen koltuğunda da Darabont oturuyor.
Yapım, En İyi Film dahil 7 dalda 1995 Oscar ödüllerine aday gösterildi. En İyi Film ödülünü Forrest Gump’a kaptırdı.
25 milyon dolar bütçesi olan film 73 milyon dolar gişe hasılatı elde etti.
Yapım imdb’nin En İyi 250 Film Listesi’nde ilk sırada yer alıyor.
Ivır Zıvır
Frank Darabont Stephan King’in hikâyesinin yayın haklarını 1987 yılında satın aldı fakat 5 yıl boyunca bir gelişme yaşanmadı. Ardından senaryoyu sekiz haftalık bir süreçte yazdı. Castle Rock Entertainment şirketine sunduktan iki hafta sonra yapım için 25 milyon dolarlık bir bütçe elde etti.
Andy ve Red’in hapishane bahçesindeki açılış sohbetinin çekimleri dokuz saat sürdü. Morgan Freeman dokuz saat boyunca hiçbir sorun çıkartmadan sürekli beysbol topu fırlattı. Bu yüzden de ertesi gün çekimlere sol kolu askıda geldi.
Esaretin Bedeli, Morgan Freeman’ın kariyerinin en favori filmi. Ayrıca Stephen King’e göre eserlerinden en iyi uyarlanan filmlerden biri.
Red rolü için Clint Eastwood, Harrison Ford, Paul Newman, Gene Hackman, Robert Redford ve Robert Duvall düşünüldü. Orijinal romanda Red, grileşen kızıl saçlı, orta yaşlı, beyaz bir İrlandalı’ydı. Ancak yönetmen Frank Darabont, otoriter duruşu, tavırları ve derin sesi nedeniyle bu rol için aklında her zaman Morgan Freeman vardı. Red’in, Andy’nin takma ismiyle ilgili sorusuna verdiği “Belki de İrlandalı olduğum içindir” cevabı da aslında romana bir gönderme.
Yönetmen Frank Darabont, bu filmi çekerken her Pazar Sıkı Dostlar (Goodfellas) filmini izlemiş ve dış ses anlatımı ve zamanın geçişini gösterme konusunda filmden ilham almış.
Stephen King, filmin hakları için aldığı 5.000 dolarlık çekini hiçbir zaman bozdurmadı. Filmin vizyona girmesinden birkaç yıl sonra King, çeki çerçeveletirdi ve üzerinde “Kefalet parasına ihtiyacın olursa diye. Sevgiler, Steve” yazan bir notla birlikte Frank Darabont’a geri gönderdi.
Andy, Brooks’un asistanı olarak çalışmaya başlamak için kütüphaneye gittiğinde, Brooks’un kargası Jake cıyakladıktan sonra Tim Robbins, “Hey, Jake. Brooks nerede?” diye soruyor. Bu sahneyi yapabilmek için Robbins, kuşun ciyaklama şekillerini öğrenerek replik zamanını mükemmel bir şekilde ayarlamayı başardı; yönetmen Frank Darabont bu konuda onu övdü.
Andy Dufresne rolüne hazırlanmak için Tim Robbins aslında bir süre hücre hapsinde kaldı. Gönüllü olduğu için deneyiminin aynı olmayacağını bilmesine rağmen, bunu anlamak için bir süre tecritte kalmayı istedi.
Clancy Brown, Kaptan Hadley karakterini daha gerçekçi hale getirmek için gerçek hayattaki infaz koruma memurlarından kendisiyle birlikte çalışmak üzere birçok teklif aldığını söyledi. Fakat Hadley kötü bir karakter olduğu ve gerçek infaz koruma memurlarını yanlış tanıtmak istemediği için hepsini geri çevirdi.
Şartlı tahliye belgelerinde yer alan genç Red’in sabıka fotoğrafları aslında Morgan Freeman’ın küçük oğlu Alfonso Freeman’ın resimleri. Alfonso’nun filmde ayrıca “Taze balık! Bugün taze balık! Onları sarsıyoruz!” diye bağıran bir rolü de var. Alfonso, bu filmden bir yıl sonra bir başka Morgan Freeman filmi olan Yedi’de (Se7en “Seven”) parmak izi teknisyeni olarak rol aldı.
Filmin gişe başarısızlığına rağmen, Warner Bros, ABD’deki video mağazalarına oldukça fazla sayılabilecek olan 320.000 kiralık kopya gönderdi. Film, 1995 yılının en çok kiralanan videosu ve tüm zamanların en çok kiralanan videolarından biri oldu.
Filmin başlangıçtaki 18 milyon dolarlık hasılatı, yapım maliyetini bile karşılayamadı. Oscar adaylığının ardından 10 milyon dolar daha kazandı ancak film yine de gişede başarısız olarak değerlendirildi. Morgan Freeman bunun ana nedeni olarak filmin “zor” ismini gösterdi, çünkü o zamanlar (internetin olmadığı zamanlarda) ağızdan ağza iletişim bir filmin başarısında büyük bir rol oynuyordu.
Filmde belirtilmese de Brooks, kumar kayıplarının ardından karısını ve kızını öldürdüğü iddiasıyla hapis yatmaktaydı.
Filmin sonunda yapımın Allen Greene’a ithaf edildiği yazılıyor. Greene, Frank Darabont’un menajeri ve aynı zamanda yakın arkadaşıydı. AIDS nedeniyle filmin tamamlanmasından hemen önce öldü.
Tim Robbins bir zamanlar filmi iki erkek arasındaki cinsellik içermeyen benzersiz bir aşk hikayesi olarak tanımlamıştı.
Andy Dufresne’in hoparlörlerden çaldığı opera şarkısı Mozart’ın “Figaro’nun Düğünü” adlı eserinden “Canzonetta sull’aria”. Andy’nin sahnedeki plakçaların sesini açması Tim Robbins’in fikriydi.
Stephen King, orijinal kısa romanının, çocukluğunda izlediği hapishane filmlerinden edindiği tüm anıların bir sonucu olduğunu söyledi.
***Filmle İlgili İçerik / Spoiler Uyarısı***
Frank Darabont’ın kafasındaki filmin sonu, Red’in Andy’yi bulmaya çalıştığını göstermekti. Ancak yapımcı Castle Rock, izleyicileri memnun etmek için ikilinin yeniden bir araya gelmesi konusunda ısrar etti. Bu yüzden film bize gözyaşı döken bir buluşmayı göstermek yerine onu uzaktan izliyor; çünkü Darabont’un Castle Rock’ın taleplerine verdiği tepki buydu.
Andy’nin 1966’da Müdür’den çaldığı 370.000 dolar, neredeyse 20 yıllık hapis cezası için çok büyük bir miktar gibi görünmeyebilir, ancak enflasyona göre hesaplandığında bu para 2020 yılı için 2.927.899 dolara eşdeğer.
Andy ve Red, Pasifik kıyı eyaleti Guerrero’daki bir Meksika cenneti olan Zihuatanejo’ya kaçarlar. 1966’da burası hâlâ küçük bir balıkçı köyüydü; Andy’nin ilk kez Red’e tarif ettiği gibi ama o zamandan beri büyüyerek büyük bir turizm şehrine dönüştü. Filmde Zihuatanejo’nun yerine ABD’nın Virjin Adalarını görüyoruz.
Stephen King’in filme yönelik eleştirilerinden biri Andy’nin tünelinin fazla yuvarlak olmasıydı.
Filmde Red, Andy’ye Shawshank’te neden bulunduğu konusunda “Cinayet işledim” diyor. Kısa roman bunu ayrıntılı olarak açıklıyor; Red, karısını, komşusunun karısını ve komşusunun oğlunu öldürmek suçundan üç ömür boyu hapis cezası çekiyor. Red, karısını öldürmek ve sigorta poliçesinden tahsilat yapmak için arabasının frenleri ile oynuyor fakat o planlamasa da iki kişinin daha ölümüne sebebiyet veriyor.
Filmden;
– Hücrede iki haftaya değdi mi?
– Gözümü açıp kapayıncaya kadar geçti.
– Saçmalama. Hücrede zaman öyle geçmez.
– Hücrede bir gün bir yıl gibidir.
– Kesinlikle.
– Bay Mozart bana eşlik etti.
– O pikabı aşağı indirmene izin verdiler yani?
– Buradaydı. Ve burada. Müziğin güzelliği budur. Kimse onu sizden alamaz. Daha önce müzik için böyle hissetmediniz mi?
– Gençken mızıka çalardım. Zamanla ilgimi kaybettim. Burada bana çok anlamlı gelmedi.
– Bana en çok burada anlamlı geldi. Bir tane alsan unutmazsın.
– Neyi unutmam?
– Dünyada taştan olmayan ve kimsenin senden alamayacağı şeyler var. İçinden alamayacakları ve dokunamayacakları şeyler.
– Ne hakkındalar?
– Umut.
– Umut. Sana bir şey söyleyeyim dostum. Umut tehlikelidir. Umut bir insanı deli edebilir. İçerde bu iyi değildir. Bu fikre alışsan iyi olur.