Inglourious Bastards (Soysuzlar Çetesi)

TÜR: Macera, Dram, Savaş. SÜRE: 153 Dk. ÜLKE: Amerika. YAPIM YILI: 2009. imdb: 8,3. Tomatometer: %89…

Nazileri tiye alan Soysuzlar Çetesi, Quentin Tarantino’nun en iyi filmlerinden biri.

Yapımda Christoph Waltz’un performansı oldukça etkileyici.

Konu

Birinci Özel Hizmet Gücü’nden Teğmen Aldo Raine (Brad Pitt), Alman askerlerini öldürerek ve kafa derilerini toparlayarak onları korkutmak için oluşturulmuş bir komando birimi olan Soysuzlar Çetesi’ne Yahudi-Amerikan askerleri toplamış ve askere almıştır.

Hakkında

Soysuzlar Çetesi’ni Quentin Tarantino yazıp yönetti.

8 dalda Oscar ödülüne aday gösterilen filmde efsanevi bir performans sergileyen Christoph Waltz En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünün sahibi oldu. Ayrıca Waltz Altın Küre ve BAFTA’da da aynı kategoride mutlu sona ulaştı.

Yapım imdb’nin En İyi 250 Film listesinde üst sıralarda yer alıyor.

Ivır Zıvır

Quentin Tarantino, oyuncu kadrosu Albay Hans Landa’yı oynayacak birini ararken, oynanamaz bir rol yazdığından korkarak filmi bırakmayı düşünüyordu. Ancak Christoph Waltz seçmelere katıldıktan sonra, hem Tarantino hem de yapımcı Lawrence Bender rol için mükemmel oyuncuyu bulduklarında anlaştılar.

Brad Pitt’in The Weinstein Company veya önceki adıyla Miramax için başrol oyuncusu olarak yaptığı tek film. Pitt, Quentin Tarantino ile çalışmak istediği için bunu yaptığını ve Harvey Weinstein ile hiçbir ilgisi olmadığını söyledi. Oyuncunun Weinstein’a olan düşmanlığı, 90’larda Pitt’in o zamanki kız arkadaşı Gwyneth Paltrow’a Weinstein’in cinsel tacizini öğrendiğinde yapımcıyı fiziksel olarak tehdit etmesinden kaynaklanıyor.

Tarantino senaryo için yaklaşık on yıl çalıştı.

Yapım, oyunculuk dalında Oscar kazanan ilk Quentin Tarantino filmi oldu. En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Christoph Waltz Oscar kazandı. Waltz, Tarantino’nun Zincirsiz (Django Unchained) filmiyle bir Oscar daha kazandı.

Brad Pitt ve Quentin Tarantino’nun yaptığı bir yuvarlak masa tartışmasında Tarantino, Til Schweiger’in Almanya’da doğup büyümüş olması ve Nazilerle ile ilgili her şeye karşı gerçek nefret duyduğu için Nazi üniforması giyeceği hiçbir fil rolünü kabul etmediğini söyledi. Schweiger’e üniforma giydiği her sahnede bir Nazi’yi vahşice öldüreceği söylendiğinde, “Hugo Stiglitz” rolünü oynamayı memnuniyetle kabul etti.

Filmin kabaca sadece yüzde otuzu İngilizce konuşuluyor, filme hakim olan dil ya Fransızca ya da Almanca, biraz da İtalyanca. Bu, bir Hollywood prodüksiyonu için oldukça alışılmadık bir durum.

İronik bir şekilde, Diane Kruger’ın en iyi bilinen performansları İngilizce konuşulan filmlerde olduğu için, Quentin Tarantino onun bir Amerikalı olduğunu düşündü ve karakterin Almanca bölümler için şüpheye düştü. Kruger, seçmelerde anadilinin Almanca olduğu kolayca kanıtladı.

Michael Fassbender’ın Teğmen Archie Hilcox rolündeki performansı ironi ile doludur. Fassbender, Almanya’da Alman ve İrlandalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve İrlanda’da büyüdü. Şu anda Londra’da yaşayan oyuncunun birinci dili Almanca, ikinci dili İrlandaca ve üçüncü dili İngilizcedir. Aynı zamanda oyuncu İngiliz aksanları ve lehçeleri konusunda da ustadır. Filmde ise Alman kılığına giren, akıcı bir şekilde Almanca konuşabilen ancak aksanını saklamakta zorlanan bir İngiliz’i canlandırıyor.

Christoph Waltz, filmin Almanca versiyonunda kendini seslendirdi.

The Bear Jew’in (Eli Roth’un) sopasına kazınmış Yahudi isimlerinden biri Anne Frank’tır. Frank, Yahudi kökenli Alman-Hollandalı günlük yazarıdır. II. Dünya Savaşı sebebiyle 1942’den 1944’e kadar işgal altındaki Hollanda’daki yaşamını yazdığı günlüğü daha sonra Anne Frank’in Hatıra Defteri adıyla basılmıştır. Frank bu sebeple Holokost’un en bilinen mağdurlarından biridir.

Albay Hans Landa için ilk tercih Leonardo DiCaprio idi, ancak Quentin Tarantino daha sonra rolü Almanca konuşan bir aktörün oynaması gerektiğine karar verdi. DiCaprio, Tarantino’nun bir sonraki filmi Zincirsiz’de (Django Unchained) oynadı.

***Filmle İlgili İçerik / Spoiler Uyarısı***

Filmin sonunda yere düşen de gamalı haç aslında bir hata sonucu düştü.

Bridget von Hammersmark’ın casus olduğu ortaya çıktıktan sonra boğularak öldürüldüğü sahnede, Diane Kruger neredeyse kazara gerçekten boğuluyordu. Tarantino diğer filmlerdeki boğulma sahnelerini hiç etkileyici bulmamıştı. Filmde de Waltz’ın bunu başaramayacağından korktuğu için sahnede kendi oynamaya karar verdi. Bir röportajda Tarantino, Kruger’e “Seni boğacağım olur mu? Havanı kısa bir süreliğine keseceğim. Reaksşyonunu gördükten sonra hemen çekimi bitireceğiz, tamam mı?” dediğini söyledi. Oyuncu kabul etti ve Tarantino’nun üstüne oturarak onu boğmasına izin verdi. Neyse ki Kruger için sahne ilk çekimde başarıyla tamamlandı.

Eli Roth ve Omar Doom, tiyatrodaki yangın sahnesini çekerken neredeyse yanıyorlardı. Testler sırasında alev sıcaklıkları yedi yüz elli Fahrenhayt dereceye (dört yüz Santigrat derece) ulaştı ve çekim sırasında set kontrolden çıktı ve üstlerindeki tavanın sıcaklığı iki bin Fahrenhayt dereceye (1.093 Santigrat derece) ulaştı. Quentin Tarantino, yanmaz bir giysiyle kamerayı çalıştıran bir vincin üzerinde oturuyordu ve hiçbiri geri adım atıp çekimi bozmak istemiyordu. İtfaiye şefi, on beş saniyelik bir çekim daha olsaydı çelik yapının çökerek oyuncuları yakacağını söyledi. Roth ve Doom küçük yanıklar için tedavi edildi.

Orijinal sonda, Shosanna’nın Naziler için filminin Fransızca olması gerekiyordu. Mélanie Laurent, Quentin Tarantino’ya finalin daha güçlü olması için İngilizce yapılması gerektiğini öneren kişiydi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.