Dün Tatbikat Sahnesi’nde, Burak Sergen’in tek kişilik oyunu Çingene Boksör’ü izledik. 1944 yılında Wittenberg’te bir toplama kampı olan, Neuengamme 2’de hayatını kaybeden 1933 orta sıklet Almanya şampiyonu olan Rukeli Trollmann’ın gerçek hayatını konu alan oyun, Burak Sergen’in seyirciyi de hikâyenin içine alarak sergilediği performansla oldukça başarılı.
Burak Sergen Radikal’deki röportajında, “‘Çingene Boksör’e sizi çeken ne oldu? Johann Rukelie Trollmann’ın izini sürerken neler hissettiniz?” sorusunu;
“Biliyorsunuz, ‘Adolf’ü çok yakın zamanda oynamıştım. Diktatörlük ya da faşist rejimlerde insanlar dâhil tüm canlıların temel hak ve özgürlüklerinin nasıl ihlal edildiği, keyfi uygulamalarla sınırların nasıl aşıldığı ve yaşamlara karışıldığı malum. Günümüzde sorgulayıcı tüm metinler yaşanan bu olaylara ışık tutmaya çalışıyor. Irkçılık tarihin en derin kanayan yaralarından biri. Oyunun broşüründe de belirttiğimiz üzere; diktatörlüklerin en önemli noktalarından biri ayrımcılık. İnsanları ötekileştirme, yabancılaştırma, aileleri yok etme ve parçalama… Irkçılık tüm bunların başında geliyor” diye yanıtladı.
Oyun Hakkında
Rike Reiniger tarafından yazılan oyun, Dr Gülen İpek Abalı tarafından dilimize çevrildi. Daha önce Almanya’da, sahnelenen Çingene Boksör, Türk Tiyatro dünyasında, tek kişilik bir gösteri olarak hayat buluyor. Kerem Kuraner’in yapımcılığını üstlendiği oyunun yönetmeni ise Emrah Elçiboğa.
Çingene Boksör’ün müzikleri Hakan Şavklı, kostümleri Serdar Başbuğ, dekorları Emrah Elçiboğa ve ışık tasarımı ise Aslı Atasoy tarafından gerçekleştirildi.