Gençlerbirliği’nde başarı, (çoğu zaman) “transfer yapan”a addedilir. Eline verilen (genelde) uyumsuz kadroyu “adam eden” ve iyi sonuçlar elde eden teknik direktör yerine, sezon sonunda 1-2 futbolcu satan ve (çoğunlukla) gidenin yerine “kafasına göre” futbolcu transferi yapan alkışlanır. Belki de, “ucuza aldı, pahalıya sattı” daha ilgi gören bir başlıktır da ondan, bu kadar methiyeler düzülür “transfer yapan”a.
Ama başarısızlık, eline verilen (genelde) uyumsuz kadroyu “adam edemeyen” ve iyi sonuçlar alamayan teknik direktöre addedilir. Sezon sonunda eldeki iyi malı (diğer örneklere göre ucuza) satan, gidenin yerini doldurmak yerine, “ya tutarsa” diye takımdaki eksiklerden bağımsız transfer yapana, (çoğunlukla) “daha ne yapsın. Hem futbolcu sattı kasaya para girdi”li kurtarma cümleleri kurulur.
Ama bu sefer kısır döngüde “ufak” bir değişiklik oldu.
Başarısızlık, hem teknik direktöre (Metin Diyadin), hem de “transfer yapan”a (Cem Onuk) addedildi.
Yeni gelen teknik direktör (Mehmet Özdilek) 12 günde şapkadan tavşanla birlikte 6 puan birden çıkarttı. İlk 8 haftada sadece 4 puan toplayan ve 42 yıllık lig tarihinin en kötü sezonunu geçiren kırmızı-siyahlılar bu sonuçlarla biraz olsun nefes aldılar.
Peki, ne değişti?
Sakat ve/veya cezalı oldukları için bir iki futbolcuyu değiştirmek dışında, pek farklı bir kadro sahaya sürmedi yeni teknik direktör. Elazığ maçını kazansak da yine perişanları oynadık. Tek şans onların bizden daha kötü olmalarıydı. Ama Eskişehir maçında takım daha bir arzulu, daha bir istekliydi. Golü de erken bulunca maçı kazanmasını bildi.
Peki, ne değişti de, uyumsuz, mevki olarak bol eksikli kadromuz bir anda maça asılır oldu?
İlk 8 haftada bizi en çok yaralayan, Gençlerbirliği’ni yönetenlerin önceki sezonlarda yaşananlardan hiçbir ders çıkartmadan (bir kere daha) aynı eski kafayla “içi boşaltılmış” bir takım kurmaları ve futbolcuların, kötü geçen birkaç haftadan sonra boş vermiş bir havaya bürünüp, maçın kaçıncı dakikası olursa olsun, filelerde ilk golü görür görmez havlu atmalarıydı.
Peki, yeni teknik direktör neleri değiştirdi?
Aslında Türk futbolu, kötü birkaç sonuçtan sonra futbolcuların havlu atmasına, teknik direktörün günah keçisi ilan edilmesine ve akabinde yeni gelen hocanın ilk birkaç haftada takımı şahlandırıp “vezir” ilan edilmesine ve sonrasında da “durulmasına” alışkın. Futbolcusundan, taraftarına, başkanından, yöneticisine kadar bu, Türk futbolunun kronik hastalıklarından biri. Ve elbette ülke futbolundaki istikrarsızlığın ve “sil baştancılığın” en büyük yapıtaşı.
Peki, Türk futbolunda kötü giden her takımın beklediği “gazı” bir yana bırakırsak, yeni teknik direktör (başka) ne değiştirmiş olabilir?
Cevabı inanın bilmiyorum. Ama bilmeyi çok isterdim. Düşünsenize, Alkaralar’ın 8 haftada kazandığı puanın, haftalık bazda %600 daha fazlasını kazanma sırrını kim bilmek istemez ki?
Bergama ile oynanan Türkiye Kupası maçını da sayarsak, Mehmet Özdilek’in Gençlerbirliği başındaki başarı oranı %100. 3’te 3. Ya da kayıpsız. Böyle olunca Gençlerbirlikli taraftarlar da bir nebze olsun havaya girdiler. Hatta “yoksa Metin Diyadin mi kötüydü?” diyenler bile seslerini yükseltmeye başladılar. İşte bu noktada yazının “yazılma sebebi” olan, “gerçek soru”yu sormak gerek;
Takım düzlüğe çıkarsa, Cem Onuk, Sayın Cavcav’a ve kamuoyuna, “bakın gördünüz, benim yaptığım transferler doğruydu. Görevimi geri istiyorum” derse, tekrar görevine iade edilip akabinde de son günlerde kulüpte yapılan değişiklikler eskiye döndürülür mü?
Gençlerbirliği’ni tanımayan birçok kişi “hayır” diye içinden geçirse de, muhtemelen bu sorunun cevabı “evet”. Çünkü bir adım geriden büyük tabloya tekrar bakarsanız, Cem Onuk’un sadece bir isim olduğunu görürsünüz. Tıpkı gelip geçici teknik direktör(ler) ve futbolcular gibi. Oysa bu kulüp uzun yıllardır aynı şekilde işleyen ve ne yazık ki “geçmişte kalmış” bir zihniyete sahip. Asıl bu zihniyet gitmedikçe ya da değişmedikçe biz bu senaryoyu tekrar tekrar ve daha fazla yaşayacağız.
Hem sormuşken, şunu da sormak gerek; Gençlerbirliği kulübü için başarı nedir?
Bilmeyen için not: 1994’ten itibaren tam 21 yıl Genel Menajerlik yapan ve hem teknik direktör Ziya Doğan, hem de İlhan Cavcav ile sorun yaşadığı için, 12 Mayıs 2005’de, “artık Gençlerbirliği’ndeki misyonumu tamamladım” diyerek Karşıyaka’ya giden Cem Onuk, takımdaki sular durulunca, 1 Mayıs 2006’da yeniden görevinin başına getirilmiş ve o gittikten sonra kulüpte yapılan tüm değişiklikler eskiye döndürülmüştü.