Ekim 2011’de Abreg’le birlikte yaptığımız Doğu Karadeniz gezisinde Rizespor’un deniz kenarındaki stadını görüp “deplasman yapılacaklar” listeme eklemiştim. Fikstür kuraları çekildikten sonra hemen hazırlıklara başladım. Ankara-Samsun-gece kalmaca-Sümela-maç-Ayder-gece kalmaca-Samsun-Ankara şeklinde 2 günlük dolu dolu gezi planını bile hazırladık. Fakat Abreg’in bir hafta önce arabasının arızalanması ve yüklü masraf çıkartması planlarımızı bir başka bahara ertelememizi sağladı…
Sezon sonunda Fuat Çapa ve as kadrodan Vleminckx, Aykut, Azo, Cem Can ve Hurşut’un gitmesiyle hem teknik direktör, hem de takım olarak, bir kere daha her şeyi sıfırladık. Eğer bir Gençlerbirlikliyseniz, birkaç sezon sonra “gereksiz” futbolcu satışlarına (bakınız Lars Fredrik Risp ve diğerleri!), “saçma nedenlerle” elden kaçırılan futbolculara (bakınız Troisi, Vleminckx vs), gönderilen teknik direktörlere (saymakla bitmez!), gidenin yerini doldurmak yerine, mevkisinden bağımsız olarak “parlatır satarız!” mantığıyla (çoğu kariyerinde düşüş yaşayan gurbetçi olmak üzere) bulunan tüm futbolcuların transfer edilmesine tepki vermemeye başlarsınız. Ben de 3-4 sezondur tepki vermiyorum. Sanırım artık olgun bir Gençlerbirlikliyim!
Cumartesi günü Beer Bus’a oturup bir süredir görmediğim arkadaşları görmek dışında hiçbir heyecanım yoktu. Zaten maç başladıktan sonra da sol kanattan geliştirdiğimiz, şık Tosic-Tomic verkaçı, orta ve Mervan’ın mutlak gol pozisyonunda topu dışarı nişanlaması dışında oldukça sönük bir maç izledik.
Gol pozisyonunda, takımın hazırlık maçlarını izleyen arkadaşların sürekli, “Sedat Bayrak tam bir saatli bomba. Her an her şeyi yapabilir!” sözlerinin kanıtlanışını izledik. Bunun dışında sadece sol bekten Tosic’in çıkışları ile pozisyon yaratmaya çalışarak oldukça kısır ve sıkıcı bir oyun oynadık.
Defansta bol hata yaptık, orta sahada sürekli top kaybederek rakibe pozisyonlar armağan ettik, maçın başından sonuna kadar rakip üstünde hiçbir baskı kuramadık derken… Sezona kötü bir başlangıç yaptık.
Tahminim ilk 6 hafta, kaybedilen her puandan sonra “yeni ve genç takımız” sözlerini dinleyeceğiz. Sonrasında da, “fikstürümüz zor” ile başlayan cümlelerini duyacağız… Belki devamında teknik direktör değişimleri ve akabinde devre arasında “boştaki” birkaç kurtarıcı futbolcu transfer etme çabalarını izleyeceğiz…
Bir istikrar abidesi olan sevgili başkan ve yönetimimizin bizi şaşırtmayarak yeni sezona kafamızda bol soru işaretleriyle başlattıkları için ne kadar teşekkür etsek azdır. Sonuçta onlar da, tüm sezon boyunca kafamızda sürekli “nasıl kazanan bir takım kurarız” sorusunu dolaştırmamızı ve sıkılmamamızı sağlamaya çalışıyorlar. Emeği geçen herkese teşekkürler…
Yeni sezon hayırlı uğurlu olsun!
2013-2014 Sezonu Spor Toto Süper Lig 1. Hafta Maçı: Çaykur Rizespor 1-0 Gençlerbirliği