Bir futbolsever ömründe kaç stat görür? Bazısı sırf kendi takımının evini bilir, bazısı deplasman keşiflerine çıkar. Bir de bu işi hacca çevirenler vardır…
Cuma gecesi Björn Vleminckx’in kafasını çekiç gibi kullandığı golü yerinde izleyemedim. Mali ise (www.gencler.org âmiri) oradaydı. Telekom Arena, onun 18. deplasman yeri ve 20. stat keşfi oldu (Deplasman notlarını bloguna yazıyor: www.mehmetalicetinkaya.com). Ben yıllardır 23’te takılı kaldım. Dünya gözüyle gördüğüm statların en görkemlisi Valencia Mestella’ydı, en hazini için Sincan Yenikent’le İstanbul Atatürk Olimpiyat çekişirler.
Bunlar, kıdemli deplasmancılar için mütevazı rakamlar. Bir groundhopper ise iki haneli rakamları kulağına döker ancak.
Groundhopper: ‘stattan stata zıplayan’ demek, aşağı yukarı. ‘Stat çekirgesi’ diye diyebiliriz. Derdi takımını desteklemekten, futbol seyretmekten falan çoktan çıkmış, kendini mümkün olduğu kadar fazla statda maç izlemeye adamış hacılar bunlar. Gezegenimizde nadide bir tür olarak yaşamlarını sürdürüyorlar.
Fikir, Britanyalı Geoff Rose’dan çıkmış. 1974’te bir dergide, İngiltere’nin dört profesyonel ligindeki bütün statlarda maç izlediği belgeleyenlerin özel bir kravat takmasını teklif etmiş. Dört yıl sonra, bu kravata hak kazanan seçkin bir grup, ‘92’ler Kulübü’nü kurmuş. İngiltere’den sonra en istilacı stat çekirgeleri, anca 1993’te örgütlenseler de Almanlardan çıktı. Şartları çetindi: üyelik için on ülkede 100 stat görmüş olmak gerekiyordu; 2003’te çıta 30 ülkede 300 stada yükseldi! Üye olmayı başarmış 75 muhterem var.
Statlara adanmış bir ömür!
Bu muhteremlerin piri, Carlo Farsang. Hakkında kitap yazıldı, belgeseller çekildi. 1989’dan beri 119 ülkede 1800’den fazla statın kapısından girmiş. Bir seferinde 5 gün içinde 7 ülkede 11 maç izlemişliği, Nijer’den Burkina Faso’ya, oradan Mali’ye bisikletle maç turuna çıkmışlığı var. Latin Amerika’dan puan toplamaya gittiğinde, elinde bir kuklayla sokak gösterileri yapıp bahşiş toplayarak geçinmiş. 2002’de jübile yapmış aslında. Yerleşik hayata geçmiş, bir tamirat servisi açmış. Yine de yılda 50 maç çıkartıyor. Artık rekor için değil kendi keyfi için dolanıyor. Geçen ağustos, Almanya’nın Karaorman’larındaki evinden, özel dizayn minibüsüne atlayıp 3604 kilometre yol kat ederek Rus 3. Ligi’nden Klub Sever-Piter Sankt Petersburg maçını izlemeye gidişi, yine röportaj konusu oldu. Üstat, dönüşte de İskandinav alt kümelerinden birkaç müsabakaya takılmayı ihmal etmemiş tabii.
Stat hacılığının Farsang gibi meczupları, keşiş hayatı yaşıyorlar. Masraflarını kısmak için aile yanında kalıyor, düzenli iş tutamıyor, düzenli ilişki yürütemiyorlar. Eksantrik bir ligde, haritanın kuytusunda bir statı kafalarına takıyor, ‘mutlaka gitmeliyim’ diye leyla oluyorlar. Fin 3. Kümesi’nin gişesinden kestirdikleri maç bileti, onların altın postudur. Endüstrileşmenin muhalifleri arasında bu tarikat da var. Gözleri Şampiyonlar Ligi’yle değil, pejmürde statların solgun peyzajıyla, futbolun ücra liglerdeki otantik sahneleriyle parlıyor.
1995’ten beri çıkan ‘Groundhopping Informer’ diye bir kitapları var bu hacıların. Bütün dünya liglerinden statların erişim, iletişim, kapasite bilgilerini ve haritalarını içeren bu kitap her yıl güncelleniyor.
Kimisi de ehlikeyif…
Yeğenimin arkadaşları âdet edinmişlerdi; her hafta sonu İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve mücavir alanında alt kümelerden bir maç belirliyor, pazar sabahtan oraya gidiyor, sağda solda takılıyor, yeme içme mekânlarını tavaf ediyor, arada da sözgelimi Suadiye Belediye-Bab’eski veya Eyüp-Of müsabakasını izliyorlardı. Onlar da ehlikeyif çekirgeler.
Mali’yi, beni falan stat hacılarının kulübünde kapıcı bile yapmazlar, biliyorum. Bizimkisi, hacca giden karınca misali…
Tanıl Bora
13/03/2013
radikal.com.tr
Kaynak: Stat Hacıları, Radikal Gazetesi
“Stat Hacıları, Tanıl Bora” üzerine bir yorum