Durdu. Arkasına döndü. Beklentiden uzakta birkaç saniye etrafı kesti. Kimse yoktu. Önemsizliği içinde doğal olan da buydu zaten. Kim kaybedeni takip ederdi ki? Önüne dönüp ağır ritmde yürümeye devam etti. Az önce yaşadıklarının etkisi biraz daha azalmış olsa da hala üzerindeydi. Hem ani iniş çıkışlarla kendilerini hissettireceklerinin de farkındaydı. Ama hazırlıklıydı ve kendisini güçlü hissediyordu. Çünkü kabullenmenin unutmaya karşı en büyük dostu olduğunu öğrenmişti.
Yolculuğu sırasında, kafasının istemsizce aşağıya eğik olduğunu fark edip, yukarıya kaldırdı. Işıkları yanan evlere göz gezdirdi. Dışarıdan ne kadar da aydınlık görünüyorlardı. İçlerinde sadece mutluluk olmalıydı. Onca mutsuzluğa evsahipliği yapan evini düşündü. Işıkları yanarken dışarıdan geçenler böyle mi düşünüyorlardı? Yutkunurken bir şeyin boğazını tıkadığını hissetti. Derin bir nefes aldı ama hala oradaydı. Birkaç kere hızlı hızlı yutkundu ama gidecek gibi değildi. Nefesini kontrol etmek ve aynı zamanda olanları umursamamak için sahte esnemelere başladı. İplerin onun elinde olduğunu düşünmeliydi. Yoksa olayların nerelere tırmanacağının bilincindeydi. Aslında bu bile iplerin hala ellerinde olduğunun kanıtıydı. Rahatladı. Nefes alırken, “nefes alamıyorum” diye panik olduğu ilk günü anımsadı. Sıcak basıyor ve her an düşeceğini sanıyordu. Bu yüzden bir an önce bildiği bir yere ulaşmak için acele etse de ayakları tutmuyordu. Ama aslında görünürde hiçbir şey yoktu. Beline kadar gelen suda boğulduğunu sanarak debelenmek gibiydi yaşadıkları. Sonunda önemsememenin lütfunu kabulleneceği o günün öncesi, ne kadar korkunçtu!
Evinin bulunduğu sokağa saparken biraz ilerideki yüksek ve büyük avlulu beyaz apartmanın 3. katına baktı. Tüm ışıklar yanıyordu. Sabah çıkarken ışıkları açık bırakmadığına emindi. O halde gelmişti. Boğazındaki düğümün çözüldüğünü fark etti. Geçici bir rahatlık hissetti. Ardından evin içini düşündü. Olabilecekleri kurguladı. Derin bir nefes alırken başındaki o pis doluluk hissini bir kere daha duyumsayıp pes etmek, ardından da yok olmak istedi. Balkondan görünmeyeceği bir köşeye oturup olanları umursamamayı denedi. Sonra da kabullenmeye çalıştı. Ama etkisiz elemanı oynuyorlardı. Bir süre bekledikten sonra ayağa kalkarken sahte baş dönmesi hissini de fark etti. Kalp çarpıntısı haricinde tüm düşmanları sahada yerlerini almıştı. Olanlara inanamıyordu. Bu kadar inişli çıkışlı hislere sahip olacak ne günah işlemişti. Biraz düşündü ama bunun sonunun çıkmaz sokağa çıktığını öğrenmişti. Vazgeçti. Ne mümkün ama bir kere daha kafasını toplayıp olacakları kurgulamaya çalıştı. Ama eve girdiğinde ağlıyorsa elinden hiçbir şeyin gelmeyeceğinin de farkındaydı.
16:16-21:54