35. Deplasmanım ve Gördüğüm 36. Stad: Ümraniye Belediyesi Şehir “Hekimbaşı” (437 km)

Ümraniye Belediyesi Şehir “Hekimbaşı” Stadyumu’nun Ankara 19 Mayıs Stadyumu’na uzaklığı: 437 km.

Hem takımınızı yalnız bırakmamak için hem de yeni şehirler ve yeni stadyumlar görmek için deplasmana gitmeyi seviyorsanız her yeni sezona başlandığında takımlara bakıp hızlıca bir plan yapar ve gitmek istediğiniz yerleri aklınıza not edersiniz. Fakat tuttuğunuz takım hep aynı ligdeyse ve deplasman fantezisi olan Avrupa Kupalarına katılamıyorsa, hele bir de çalışıyorsanız ve Türkiye Kupası’ndaki ufak takımlarla oynan maçlara gidemiyorsanız bir süre sonra takımınızın bulunduğu lige yeni çıkan takımlar dışında deplasman yapmak bir kısır döngüye dönüşüyor.

Oysa bir başarısızlık simgesi olsa da, takımınız daha önce yer almadığı bir lige düşerse, işte o zaman gözünüz dönüyor! Çünkü ligde yer alan takımların büyük bir çoğunluğunun oynadığı stadyumlara ve şehirlere muhtemelen gitmemiş oluyorsunuz ve kendinizi “hangilerine gitmeliyim!” diye bir seçim aşamasında buluyorsunuz.

Gençlerbirliği, İlhan Cavcav’ın adının verildiği 2017-2018 sezonunu sonunda, yönetimin vurdumduymaz hatalarıyla göstere göstere 29 sezondur aralıksız olarak yer aldığı Süper Lig’ten 1. Lig’e düştü.

Sezon başında ligdeki takımlara şöyle bir göz gezdirince, uzun bir süredir gitmek istediğim Hatay’ı “kesinlikle deplase olunmalı!”, onun dışındaki 9 deplasmanı ise “uygun olursa gidilmeli!” listelerine not ettim.

Sezonun ilk deplasmanı, Ömer Abimin İstanbul’da okuyan yeğen Alperen’in yeni evine eşya götürüp gitmişken de Ümraniyespor maçını izleme fikriyle alevlendi. Sonrasında Gülay yenge ve yeğen Zeynep de plana dahil oldu ve plan işlemeye başladı.

Google maps dahil birçok yerde Hekimbaşı olarak geçen ama TFF’de Ümraniye Belediyesi Şehir Stadı olarak geçen 1601 kişilik stadyumun deplasman tribünü 96 kişilikti. Bu yüzden Engin’in yardımıyla 5 TL’ye biletimi aldım. Cuma günü Ömer Abim ve yolda da Alperen’e biletlerimizi alarak deplasman için tüm hazırlıkları tamamlamış olduk.

21 Eylül 2018, Cuma

Yola çıkacağım için, Almanya’ya transfer olan Kubilay’a yapılan veda yemeğinden erken kalktım ve dolmuş, metro derken Abimlerin Batıkent’teki evindeydim. Ufak bir hazırlığın ardından arabaya atladık ve 21:45’te yönümüzü İstanbul’a doğru çevirdik.

Yeğen Zeynep’le arka koltukta muhabbet ederek ve arada bir ön koltuktaki Ömer Abim ve Gülay yengeme laf atarak gayet planlandığı gibi Dilovası’na kadar ilerledik. Fakat ondan sonrası oldukça can sıkıcıydı. Çünkü, sonradan anlayacağımız üzere, otobanı çalışma nedeniyle kapatmışlar, bu yüzden de trafiği tek şeride düşürmüşlerdi. Yaklaşık 10 kilometrelik yolu tam 2,5 saatte geçebildik. Eve vardığımızda saatlerimiz 5.15’i gösteriyordu ve tam anlamıyla yorgunluktan gebermiştik.

22 Eylül 2018, Cumartesi

İnanarak, Kenetlenerek Yola Devam

Cumartesi günü yengemin kardeşi Halit’lerin Avcılar’daki evinde güne merhaba dedik. Geç yatmanın verdiği yorgunluğu kahvaltıyla attıktan sonra arabaya atladık ve Alperen’in yeni taşındığı Mecidiyeköy’deki eve doğru yol almaya başladığımızda hava sıcak ve güneşliydi.

1 saat sonra Alperen’in evindeydik. Eşyaları eve attık ve Ankaragüçlü arkadaşı Boran’la birlikte Alpi’yi aldık ve düştük tekrar yollara.

Boran’ın Ankaragücü passoligi olduğu için deplasman tribününe bilet alamıyordu, bu yüzden de Ümraniye tarafından biletini almıştı. Arabada, “truva yapacağım siz rahat olun!” diyerek yüreklerimize su serpiyordu. Gülüştük…

Ankaragücü’nden, İstanbul’dan, bir yandan okuyup bir yandan çalışmanın nasıl olduğundan ve Gençlerbirliği’nden konuşa konuşa 1601 kişilik ufacık bir stadyum olan ve kişisel deplasman kariyerimin ilk ve stadyum kariyerimin Mudanya İlçe stadyumundan sonraki ikinci en az seyirci kapasiteli stadyuma ulaşıyorduk.

Maratonun sol tarafında yer alan ufacık deplasman tribününde yerimizi alırken Luccas’ın anne babası ve muhtemelen eşi de seyirciler arasında yer alıyorlardı.

İstanbul tayfa ve tanıdıklarla yapılan hoşbeşin ardından stadyumun videosunu çekerken yan tribünün kapısı açıldı ve üzerinde Ümraniyespor forması olan bir taraftar elindeki bir tepsi çayla tribüne gelip, “hoş geldiniz arkadaşlar, çay ikramımızdır buyurun” dedi. Aklıma bundan önce gittiğimiz deplasmanlarda mesela Ordu’da, Konya’da, Alanya’da, Trabzon’da yaşadığımız rakip taraftarların yaptığı hoşluklar geliyor hem mutlu oluyor, hem de Gençlerbirlikli olmaktan ötürü bir kere daha gurur duyuyordum.

1. Lig’e 5’te 5 yaparak, hiçbirimizin hayal dahi edemeyeceği bir başlangıç yapan Gençlerbirliği, Süper Lig’e çıkma konusunda kendisini zorlayabilecek olan bir takımla ilk kez karşı karşıya geldiği için tribünlerde oldukça tedirgindik. Fakat bu ligi iyi bildiğini ilk 5 maçta ispatlayan Erkan Sözeri’nin bu sezon ilk kez Selçuk, Sessegnon ve Nobre’yi ilk 11’e dahil etmesi takımın tecrübe olarak bir adım önde olmasını sağlayacaktı.

Takım sahaya çıktığında Mert’in yerine ilk kez Gençlerbirliği forması giyecek olan İzlandalı Kari Arnason da ilgi odağımızda yer alıyordu.

Maçın ilk dakikaları iki takımın birbirini tartmasıyla geçti. Oyun çoğu zaman orta sahada sıkıştığı için, her iki takım da rakip defansın arkasına uzun paslar atarak gol pozisyonu yaratmaya çalışıyordu. Ümraniye iki ve Gençlerbirliği bir kere uzun pasla pozisyon yaratmayı başardı fakat zayıf vuruşlar skoru değişmeye yetmedi.

Arnason’un bir türlü takıma uyum sağlayamaması, pozisyon hataları yapması ve bir de sarı kart görmesi takım adına ilk yarıdaki en negatif nottu. Bunun dışında Selçuk’un takımı toplaması, Sessegnon’un adam eksilterek göze hoş gelen top taşıma, Nobre’nin her zamanki gibi ful konsantre oynayıp tüm topları alma çabası ve Alper’in geçen hafta olduğu gibi başarı bindirmeleriyle yükselen grafiği göze çarpanlar arasındaydı.

Devre arasında tribünün sahaya yakın olmasının seyir zevkini oldukça arttırdığını konuşuyorduk. Çünkü sahaya yakın olunca oyuncuları ve vücut dillerini daha iyi okuyabiliyor ve maçın içinde olduğunuzu hissedebiliyordunuz.

Onur’un kızı Ekin ilk yarıdan sıkılmış suratını asarak duruyordu. Yanına gidip, “takma kafana ikinci yarı goller izleyeceğiz çok eğleneceksiniz” desem de çok fazla umursamamış ve somurtmaya devam etmişti. Ta ki babası, “Ekin bak çimleri ıslatmaya başlamışlar belki gökkuşağı görürüz” deyince yüzünde çiçekler açıp koşmaya başlayana kadar.

İkinci yarıya Alkaralar daha istekli ve etkili başladılar. Önce Ahmet İlhan’ın ortasına Alper’in direkten dönen kafası, ardından da yine Alper’in bireysel çabasıyla rakip takımın yaptığı bariz hatada topu kapıp önündeki oyuncuyu çalımladıktan sonra geçen hafta olduğu gibi çaprazdan kalecinin yanından filelere göndermesiyle havalara uçuyorduk.

Alperen ve Yıldız’a göre, ilk yarıdaki önemli pozisyonları kameraya aldığım için gol atamadığımız, ikinci yarıda ise kameraya dokunmadığım için gol attığımız iddiası bir süre havalarda uçuştu ama bu asılsız iddiaları asla ciddiye almadım!

Golden sonra takımın disiplininden hiçbir taviz vermeden oyununa devam etmesi ve rakibine gol şansı vermemesi takımın her geçen gün şampiyonluğa daha fazla alıştığının ama ciddiyeti de elden bırakmadığının göstergesiydi.

Maçın son bölümünde oyuna giren Nadir Çiftçi’nin aynı dakika içerisinde iki kere pozisyona girmesi ve ilkinde direğe takıldıktan sonra ikincisinde nefis bir şutla topu filelere göndererek, Altınordu ve Eskişehirspor maçlarından sonra oyuna girer girmez üçüncü kez gol atmayı başarmasını uzun süre alkışladık.

2-0 galibiyetin ardından mutlu mesut bir şekilde takımı tribüne çağırıp üçlü çektirdik ve alkışladık. Ardından Erkan Sözeri’yi tribüne çağırdık. Erkan hoca tribüne yaklaştığında önünü ilikledi ve “buraya kadar geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Size daha iyi bir takım izlettireceğiz” diyerek hepimizden yoğun bir alkış aldı. Aklımıza bir an Ümit Özat geldi sonra da buharlaşıp gitti. Kendimizi bulutların üstünde hissediyorduk.

Maçtan sonra Kısıklı’da Mavera’ya oturduk ve İstanbul tayfasıyla uzun uzun rüya gibi sezona girişimizi, yönetimi, yapılan iyi ve kötü şeyleri kısacası “ne olacak bu Gençlerbirliği’nin hali?”ni masaya yatırıp bol bol muhabbet edip özlem giderdik.

Etrafta görünmeyen Onur, kızı Ekin ve erken kalkan Özgür’süz hatıra fotoğrafımızı çekindikten sonra arabaya atlayıp önce Boran’ı Mecidiyeköy’e bıraktık ardından da Halitlere geçip yemek yedik, muhabbet ettik ve günü tamamladık.

23 Eylül 2018, Pazar

Sabah kahvaltının ardından iki gündür yaptıklarıyla bizi kahkahalara boğan ufaklık Mithat, Abimin kahvaltı sofrasında, tabağından sürekli bir şeyler afırıp didiştiği ufak Neva ve Halit ile Zehra’ya veda edip arabaya atladık ve yengemin co-pilotluğunda Ankara’ya doğru yol almaya başladık.

Bir süre sonra kendimizi yemyeşil bir doğanın içinde bulup şaşırıyorduk. Yengem bizi yanlışlıkla 3. Köprüye doğru yönlendirmişti. Sağlı sollu çamlıkların arasında giderken Viyana’dan Ljubljana’ya doğru ya da Berlin’den Amsterdam’a doğru gidiyor gibi hissediyordum.

Ortalıkta hiçbir yapının olmadığı sadece birkaç benzinliğin bulunduğu yol gerçekten rüya gibiydi. Bir süre sonra ismini çok duyduğum ama hiç gitmediğim Karadeniz kıyısındaki ufak yerleşim yerlerini görüp şaşırıyordum. Gerçekten de söylendiği gibi İstanbul’un ciğerleriydi buralar. Ama ne yazık ki, tıpkı diğer köprüler açıldıktan sonra olanlar gibi, kısa bir süre içinde buralar da beton yığınına dönecekti…

Bolu’da ara verip yemek yedikten sonra saat 21 civarında eve vardığımda Cansın çok özel bir sürprizle karşılıyordu beni…

Kişisel deplasman karnesi: 35maç, 7g, 12b, 16m, 31ga, 52gy.

Video Anı;

Dip not:  Bu maçtan önce gördüğüm 35 stadyum sırasıyla şöyle: Ankara 19 Mayıs, Cebeci İnönü, Mudanya İlçe, Beşiktaş İnönü, Sakarya Atatürk, Yenikent ASAŞ, Bursa Atatürk, San Siro / Giuseppe Meazza, Santigao Bernabeu “Maç yoktu. Stat turu ile gezdim”, Konya Atatürk, Eskişehir Atatürk, 5 Ocak, Ali Sami Yen, Samsun 19 Mayıs, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu, 19 Eylül, İstanbul Atatürk Olimpiyat, Recep Tayyip Erdoğan, Kadir Has, Türk Telekom Arena, Hüseyin Avni Aker, Dr. Necmettin ŞeyhoğluDe Grolsch VesteBaşakşehir Fatih TerimÇaykur Didi, Mersin Arena, Gamle Ullevi, Bahçeşehir Okulları Arena “Alanya Oba”, Vodafone Arena, Gaziantep Arena, Medical Park Arena, Konya Büyükşehir Belediye “Yeni Konya”, Antalya Stadyumu, Bursa Büyükşehir Belediye.

İlgili Maç: 2018-2019 Sezonu 1. Lig 6. Hafta Maçı Ümraniyespor 0-2 Gençlerbirliği

“Siteye Kayıtlı” Bir Sonraki Deplasman Anım:36. Deplasmanım ve Gördüğüm 37. Stad: Necmi Kadıoğlu (454 km)

“Siteye Kayıtlı” Bir Önceki Deplasman Anım: “34. Deplasmanım ve 2. Kez Kadir Has (312 km)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.