TÜR: Romantik, Dram. SÜRE: 114 Dk. ÜLKE: Türkiye. YAPIM YILI: 1981. imdb: 8,2. rottentomatoes: %75.
Bayram iznine çıkmış 5 mahkûmun trajik öykülerini konu alan ve 17 yıl boyunca Türkiye’de gösteriminin yasak olduğu Yol, çok başarılı bir dram filmi. Yapımın en özel yanlarından biri de 1980 darbesi sonrası ülkedeki insan manzaralarını da barındırıyor olması.
Konu
İmralı Açık Cezaevi’nden bayram iznine çıkan beş mahkûmun trajik öyküleri iç içe geçirilerek anlatılan film bir yandan da sıkıyönetim sonrası ülkenin içinde bulunduğu durumu oldukça açık ve cesur bir dille beyaz perdeye aktarıyor.
Hakkında
Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı Yol’un yönetmen koltuğunda Şerif Gören ve Yılmaz Güney oturuyor.
Yapım, Cannes’ta Altın Palmiye, FIPRESCI ve Kiliseler Birliği ödüllerinin sahibi olurken, Altın Küre’de En İyi Yabancı Dilde Film ödülüne aday gösterildi ama ödülü Gandhi’ye kaptırdı.
Yol aynı zamanda İsviçre adına Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ına aday adayı olarak gösterildi.
Ivır Zıvır
Yol, 2015’te Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) tarafından Yüzyılın En İyi 2. Türk Filmi seçildi. Diğer 9 film şöyle; 1 – Umut (Yılmaz Güney), 3 – Sevmek Zamanı (Metin Erksan), 4 – Anayurt Oteli (Ömer Kavur), 5 – Vesikalı Yarim (Ömer Lütfi Akad), 6 – Muhsin Bey (Yavuz Turgul), 7 – Selvi Boylum Al Yazmalım (Atıf Yılmaz), 8 – Sürü (Zeki Ökten), 9 – Masumiyet (Zeki Demirkubuz), 10 – Bir Zamanlar Anadolu’da (Nuri Bilge Ceylan).
Filmin çekimleri sırasında Yılmaz Güney hapishanedeydi ve yazdığı senaryonun yönetmen Şerif Gören tarafından birebir çekilmesi için oldukça yoğun ve ciddi bir çaba harcadı.
Filmin yaratıcısı Yılmaz Güney’in kafasında ilk şekillendiği vakit filmin adı Yol değil Bayram’dı. Bu ismin nedeni ise İmralı yarı açık ceza evinde yatan kader mahkûmlarının bayram nedeniyle bir haftalık izinlerini kullanmak için dışarıya çıkacak olmalarıydı.
Yılmaz Güney “Bayram” adlı, 10 mahkûmun izne ayrılmasını konu alan epik senaryosunu hapishanede olduğu için hayata geçiremedi. Güney Film, finansmanı sağlayamadığı için Cactus Film senaryoyu sadeleştirdi ve filmin yönetmenliği Erden Kıral’a verdi. Fakat yönetmenle fikir birliğine varılamayınca, Şerif Gören çekimleri devraldı. Çekimler bittikten sonra negatifler yurt dışına gönderildi ve Yılmaz Güney hapishaneden kaçıp Fransa’da negatifleri aldı ve kurguyu tamamladıktan sonra Cannes Film Festivali’ne yetiştirip gösterimini sağladı. Sonuç olarak yapım Altın Palmiye ödülü kazandı.
Yılmaz Güney, Endişe adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu’yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim’de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976’da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney’in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmaktadır. Güney, hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde bir günlük bayram izninde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya’nın Kaş ilçesinden Yunanistan’a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre’ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa’ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirdi ve 1984’te mide kanseri nedeniyle Paris’te hayatını kaybetti.
Filmin restorasyon çalışmasının ardından yayınlanan versiyonu Yılmaz Güney’in, “Hüznün sayısız tonu, birçok yüzü vardır; çiçekler, kuşlar, rüzgârlar gibi. Ben, bazı yakın arkadaşlarım aracılığıyla, hüznü, sevgi ve kederi anlatmaya çalıştım; her ne kadar bazıları tarafından anlaşılmaz ve inanılmaz bulunsa da” sözüyle açılıyor.
1982 yılında Cannes’da en büyük ödül olan Altın Palmiye ödülü hem Yol hem de Costa Gavras’ın Kayıp (Missing) filmlerine verildi.
Film, Türkiye’deki sıkıyönetim nedeniyle 17 yıl boyunca yasaklandı ve gösterimine izin verilmedi. Türkiye’deki ilk gösterimi ancak Şubat 1999’da yapılabildi.
Cannes Film Festivali direktörü Gilles Jacob, ilk kurgusu 2 saat beş dakika olan filmin 1 saat 50 dakikada sınırlandırılmasını talep etti ve bu konuda şunları söyledi, “15 dakikayı aralardan kısaltacak zamanımız yoktu, o yüzden altıncı karakterin öyküsünü çıkardık. Ayyaş ve kumarbaz olan bu karakter, Türkiye’nin bir başka yönünü anlatıyordu ama diğer karakterlerinkinden farklı bir öyküsü vardı; bu yüzden onu kullanmadık. Yönetmenler, filmlerine kıyamaz, çekim sırasındaki anılarını da katar işlerine, kurguda sahne atmaları kolay değildir. Ama Yılmaz Güney çok eleştirel yaklaştı Yol’a, Böylece işimiz kolaylaştı.”
Tarık Akan’ın 16 Eylül 2016’daki ölümünün ardından yapılan röportajda, Zine rolünü canlandıran Şerif Sezer, “Bir Yılmaz Güney filmi ve ben Tarık Akan ile oynayacağım. Ne demek bu! Bütün Türk sinemasının kadın oyuncularının hayalindeki bir şeyi bana teklif ediyorlardı. Sevinçten uçmuştum…” diyerek o günkü duygularını anlattı.
Şerif Sezer aynı röportajda filmin yönetmenliğini Şerif Gören’in yaptığını ama Cannes’da yönetmen olarak sadece Yılmaz Güney’in görülmesinin Gören’e haksızlık olduğunu dile getirdi ve bu konuda, “O filmin yönetmeni Şerif’ti. ‘Yılmaz Güney telefonla talimat veriyordu’ diyorlar. Dağın başında çekiyorduk, hangi telefon? Belki filme başlamadan Yılmaz Güney’le detaylıca konuşmuş olabilirler ama filmi baştan sona Şerif Gören çekti. Ona haksızlık ettiler” dedi.
Şerif Sezer röportajında, filmdeki meşhur karlı sahnesinin Bingöl – Elazığ arasındaki bir dağda çekildiğini, Yol Çatı adında bir kayak evinde kaldıklarını ve 2-2,5 metre kar olduğunu ifade etti.
Filmin Türkiye’de yayını yasak olduğu için Şerif Sezer, “basılacağız” korkusu içinde, kendi oynadığı filmin oldukça kalitesiz bir halini, küçük bir televizyonda, ilk kez izleyebildiğini söyledi. Sezer ancak bir yıl sonra Paris’te bir sinema salonunda filmin düzgün olarak izleyebildi.
Filmde atın vurulduğu sahne ile ilgili olarak Şerif Sezer, “Ben minibüsten onları seyrediyordum. Sahneye göre Tarık atı vuracak, sonra yaracak ve ısınmak için içine girecekti. Tarık atı o kadar seviyordu ki, arkadaş olmuşlardı. Ata iğne vuruyorlardı ama bir türlü düşmüyordu. Tarık çok üzüldü, “İmkânı yok, ben vuramam” dedi. Yılmaz Güney’in yeğenlerinden biri Tarık’ın kıyafetlerini giyip oynadı. Çok kötü bir gündü. Tarık da bütün ekip de çok üzüldük… Gün batarken çekmiştik, sonra o sahneyi karanlık olduğu için filme koymadılar” dedi.
Steven Schneider’in “Ölmeden Önce İzlenecek 1001 Film” listesinde Yol’da yer alıyor.
Halil Ergün’ün karakteri Mehmet Salih’in Diyarbakır’daki “Sevenler Berberi”ndeki tıraş sahnesi sırasında aynada, “paran yoksa dostun yok” yazıyor.
Film ilk kez Cannes Film Festivali’nde gösterildi. 1982 yılında, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, Portekiz, Hollanda, İspanya, Almanya, Danimarka, Finlandiya ve İsveç’de, 1983’te Belçika, Avustralya ve Macaristan’da, 1985’te Japonya’da, 1989’da Güney Kore’de 2004’te ise Çek Cumhuriyeti’nde bir festivalde gösterildi.
Filmin uzun yıllar boyunca “sahipliği” konusunda, Yılmaz Güney ve filmin yapımcısı İsviçreli Cactus Film’in sahibi Donat Keusch arasında sorunlar yaşandı. Güney’in ölümün ardından sorunlar Keusch ile Güney’in eşi arasında artarak devam etti. 1999’da Cactus Film’in iflasını açıklaması durumu daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Sonuç olarak İsviçre ve Fransa’da birçok dava açıldı.
Filmin restorasyon sonrası versiyonunun sonunda, “Bu filmin gerçekleştirilmesinde çok ağır toplumsal ve doğal koşullar altında, büyük bir cesaret ve özveriyle çalışan tüm ‘Yol’ arkadaşlarımıza yürekten teşekkür ederiz. Onlar, bu film var oldukça yaşayacaklar” notu düşülmüş.