Santrforun Rüyası, László Darvasi

Santrforun Ruyasi, Laszlo Darvasi

Necdet abinin kısa pasıyla adını işittiğim, Macar yazar László Darvasi’nin gerçeklerle, hayalleri birleştirdiği kısa kısa futbol güzellemelerinden oluşan Santrforun Rüyası okunası bir kitap.

Sanırım okurken yaşanacak tek sıkıntı, çok hoşunuza giden bir hikayeyi okuduktan sonra gerçek olup olmadığını bilememenin ufak can sıkıntısı.

Kitaptan;

Bir oyuncumuz var, ömrü boyunca yedekti, ama her dem yedek. Hiçbir maçta oynatılmadı. Veda maçında teknik direktörü onu sekseninci dakikada sahaya sürmek istedi. On dakika şans verilmişti ona. Bir tür hediye. Futbolcu hayır anlamında kafasını salladı, dudaklarında yarı kuru bir gülümsemeyle yedek kulübesinde oturmayı yeğlediğini söyledi, ama gücendiği için değil, simdi oynarsa öleceğinden.

Geçenlerde çayırda gezinirken, bu adamı küçük oğluna futbol oynamasını öğretirken gördüm. Tekmeliğinde aşk mektupları saklıyormuşçasına sabırlı ve sakindi. Topu koltuğunun altına alıp öne doğru eğildi, çocuğun gözlerine baktı.

Biliyor musun oğlum, baban bir seferinde az kalsın oyuna giriyordu.

Çocuğun gözleri fal taşı gibi açıldı, elini ağzına götürdü. Sakın unutma oğlum, bir seferinde baban nerdeyse maçta oynayacaktı.

Ufaklık yumruğunu sıktı, başını sallarken beti benzi uçmuştu.

16. sy

* * *

Penaltıyı kurtardı ve öldü. Otopsiye göre kalbi tam sıçrama anında durmuştu, eli topa değdiğinde yaşamıyordu artık çoktan ölmüştü.

40. sy

* * *

İnsan dünyayı köşe bucak gezip şehirlere, doğa manzaralarına bakmaktan hoşlanabilir; dar geçitler, kemer köprüler, uzaklarda mavi mavi parlayan manastırlar, eşek sırtında sallana sallana giden yerli kızlar. Ama tüm bunlar bir trenin takırdayarak yanından geçtiği bir futbol sahasıyla karşılaştırıldığında birer hiçtir. Ulan şu mübareğe bak be, der insan kendi kendine.

Tek bir sefil toprak saha yoktur ki, Makedonya, Burgenland veya Fas’ta yanından hızla geçip giderken içimizde özlem dolu, yürek yakıcı ama bir o kadar da müthiş güzel bir duygu uyandırmasın. Hele de futbolcular antrenman yapıyorlarsa! Göz açıp kapayıncaya dek delice bir süratle akıp giden tren, yine de, buralarda da futbolcuların kısa depar çalışmasında kaytardığını gözden kaçırmazsınız.

Yolculukta insanın gözüne bir futbol sahası ilişmesin.

İşte bu, yaşamın en parlak anlarından biridir.

35, 36. Sy

* * *

1998’de Amsterdam Arenası’na doğru metroda Real Madrid taraftarları yalnızca tek bir adı yaşa sesleriyle alkışladılar ve onun için bestelenmiş kafiyeli şarkılar söylediler: Predrag Mijatoviç. O da kendisini putlaştıran taraftarların bu jestine hemen karşılık verecek ve attığı golle Juventus’u yıkacaktı. İki yıl sonra Real tekrar finale çıktığında, İspanyol taraftarlar, bu kez Paris’te, halâ Mijatovic’in adını bağırıyorlardı, üstelik oynamadığı halde.

Taraftar unutmaz.

79. Sy

* * *

Bir oyuncu nasıl cezalandırılır?

Saçı sakalı ağırmış teknik direktör antrenman bitiminde forvet oyuncusunu yanına çağırdı, mahcup mahcup hafifçe öksürdü ve doğrudan forvetin gözlerinin içine baktı.

Can dostum, kusura bakma ama yeni kız arkadaşın, şu Jolan hiç hoşuma gitmiyor.

Olga diye araya girdi delikanlı.

Neyse ne, işin esası, bundan öncekiyle çıkarken, hani şu küçük tombul güvercin Maria’yal sokakların tozunu yutarken, ışıltılı sahra kumunda dolaşırken, kumsalda palmiyeler altına uzanmış yatarken ortaların çok daha iyiydi, driplinglerin de deparlarında da, ama özellikle taktik anlayışın. Ondan ayrıldığından bu yana, topu topu bir gol atabildin.

Sus pus olmuştu forvet, utana sıkıla ayağının ucuyla çimleri eşeliyordu, kulakları sanki burkulup çekilmiş gibi kıpkırmızıydı.

Bu nedenle senden ricam, diye mırıldandı en sonunda teknik direktör, ona geri dön, şu tombul Maria’ya, yoksa…

Yoksa ne hocam? Forvetin gözlerinde mağrur bir ışıltı parladı.

Yoksa kendine başka bir kulüp arayabilirsin evlat. Ve sırtını dönüp gitti Hoca.

Pasarella, ki kendisi dünya şampiyonuydu. Arjantin milli takımının başına geçtikten sonra uzun saçlı oyuncuları takımdan kesti.

Macar altın onbirinin kalecisi Grosics, güvenilir olmadığı gerekçesiyle komünist kodamanlarca taşraya sürüldü. Macar milli oyuncu Sandor Szücs komünist diktası döneminde sınırı geçmeye çalıştığı için hakkında dava açılarak idam edildi. Yabancı ülkelere göçen veya muhalif sayılan oyuncular ölü kabul edilmişler, sansür onların isimleri üzerine kara tozlar üflemişti.

Küçük Saddam, diktatörün gözünü fazlasıyla iktidar hırsı bürümüş ve zincirlerinden boşanmış oğlu, Irak milli takım oyuncularını soyunma odasında pataklar, tokatlar, hatta bazen bir yenilgiden sonra işkenceden geçirirdi. Politik bakımdan güven duyulmayan oyunculara milli takımın kapıları kapalıydı. Bir oyuncu kötü oynadı mı, Saddam ona bıyıklarını kesme zilletini reva görürdü.

Orta sahada bıyıksız bir Müslüman oyun kurucu!

136-140. sy

Santrforun Rüyası’ndan macanilari.com’a yapılan alıntılar için tıklayın…

Santrforun Rüyası, İletişim Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.