Boz Baykuşlar’dan Mark Boyacı ile Ntvspor’da canlı olarak yayınlanan Yenilsen de Yensen de programında tanışmıştım. O gün programda, Türk futbolunda yaşamakta olduğumuz, belki de tek pozitif istikrar örneği olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un uzun süredir Abdullah Avcı ile çalışmasından ve takım iskeletini bozmayışından bahsetmiştim. Aynı sezonun son lig maçında İBB ile deplasmanda oynayacağımız maç için Öyküm’le birlikte İstanbul’a gitmiş ve Mark’ın aracılığı ile hem Boz Baykuşlar’dan arkadaşlarla tanışmış hem de onların otobüsü ile Atatürk Olimpiyat’a gitmiştik. Otobüs deplasman tribününe yakın bir yerde durduğunda, kapıdan inerken, güvenlik görevlisi bizleri görüp önce şaşırmış ardından da, “Fair-play ya! Hep böyle olsa keşke!” diyerek gülmemize sebep olmuştu.
O gün, Boz Baykuşlar’dan tanıştığım insanların neredeyse hepsinin futbolu sadece oyun olarak görmeleri ve eğlenmeye çalışmalarını Gençlerbirliklilere benzetmiştim ve çok hoşuma gitmişti.
2012’nin ortalarında Mark, Boz Baykuşlar’ı anlatan bir kitap yazacaklarını ve bu kitapta kullanmak üzere, bir Gençlerbirlikli olarak taraftarlığa nasıl baktığımı yazmamı istemişti. Ben de büyük bir mutlulukla ufak bir yazı kaleme almış ve göndermiştim. 2012-13 sezonunda Ankara’da oynadığımız İBB maçından sonra Mark, kitabı verdiğinde çok sevinmiş ve hemen okuma listeme eklemiştim. Sonunda sırası geldi ve okudum…
Mark ve Barış, Boz Baykuşlar’ın kuruluş süreci, futbola bakış açıları, basında bolca yer almalarını sağlayan pankartların öyküleri ve deplasman anıları başta olmak üzere, taraftar grubunun yaşadığı neredeyse her şeyi kitapta bir araya getirmişler. Kitabı bitirdikten sonra, Boz Baykuşlar’ın sürekli negatif bir hava esen Türk futboluna 2 sezondur pozitif bir hava estirdiklerine “daha yakından” şahit oldum. Oldukça güzel ve farklı bir futbol kitabı olmuş… Sizlerin de okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
2012-13 sezonu sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyespor hiç beklenmedik bir şekilde küme düştü. Elbette bunun en büyük sebebi, benim de Yenilsen de Yensen de’de bahsettiğim 6 yıllık övgüye şayan istikrarın, önce Abdullah Avcı’nın milli takıma gitmesi ve ardından kulüp yönetiminin değişmesiyle altüst olmasıydı. Kemik kadrodan satılan futbolcuların takımın dengesini bozması ve düşme psikolojisine hiç alışkın olmayan İBB’li futbolcuların gün geçtikçe paniklemeleriyle birlikte turuncu-lacivertliler bir alt kümeye indiler. Haliyle benim de aklıma Mark ve 2 yıl önce kurulup, eğlenceli duruşlarını bozmadan hızla büyüyen Boz Baykuşlar geldi. Bakalım önümüzdeki sezonlar İBB ve Boz Baykuşlar için neler gösterecek…
Kitapta yer alan yazım;
Gençlerbirlikliler arasında “Gençlerbirlikli doğulmaz, Gençlerbirlikli olunur” diye bir söz vardır. Bu söz aslında futbola olan bakışımızı da yansıtmakta. Bizler inatla ve inatla futbolun sadece bir oyun olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden de doğduğumuzda büyüklerimizin omuzlarımıza yüklediği takımı seçmek yerine kendi mantığımızla/adaletimizle bir takımı seçmenin ve gönül vermenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz…
Benim Gençlerbirliği’ni seçmemin en büyük sebebi “İstanbul Hegemonyasına” karşı durabilmek için kendi doğduğum, büyüdüğüm ve yaşadığım şehrin takımını desteklemem gerektiği bilincine varmamdı. Elbette bu seçimde Gençlerbirliği tribün kültürünün ve kulüp tarihinin de çok büyük etkisi var. Gençlerbirliği taraftarlarının başında beri rakip takıma, oyuncusuna ya da taraftarına karşı sözlü ya da fiili olarak en ufak bir saldırıda bile bulunmamış olması ve bunun yeni kuşaklara aktarılarak devam ettirilme çabası çok güzel bir farklılık. Zaten bunu en iyi deplasmana gittiğinizde anlıyorsunuz. Sizi görür görmez yanınıza gelen ev sahibi takım taraftarları selam veriyorlar ve futbol konuşuyoruz. Daha güzel ne olabilir ki…
Mehmet Ali Çetinkaya
Gençlerbirliği – Alkaralar
Boz Baykuşlar: Bize Her Yer Deplasman’dan macanilari.com’a yapılan alıntılar…