TÜR: Komedi, Dram, Fantezi. SÜRE: 116 Dk. ÜLKE: İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, İspanya. YAPIM YILI: 2009. imdb: 7,2. rottentomatoes: %85.
Hayatı boyunca yaptığı büyük hatalar yüzünden azap çeken 50’lerinde bir United taraftarının, idolü Cantona’yla kurduğu hayali iletişimin, hayatını değiştirmesini konu edinen Hayata Çalım At, eğlenceli bir komedi drama filmi.
Futbol oynadığı dönemde dahi kendine ait tiyatro grubunda oyunlar çıkaran Eric Cantona’nın sahneleri oldukça eğlenceli.
Konu
30 yıl önce, çocuğunun doğumunun ardından evi terk eden ve kendini hiçbir zaman affetmeyen ve ikinci eşinden olma oğullarıyla da sıkıntılar yaşayan United’lı postacı Eric Bishop (Steve Evets), odasındaki Eric Cantona posteriyle dertleştiği bir gün, karşısında Cantona’yı bulur.
Hakkında
Ken Loach’un senaryosunu yazdığı Hayata Çalım At’ın yönetmen koltuğunda Paul Laverty oturuyor.
Film, rottentomatoes’de %85 taze olarak değerlendiriliyor.
4 milyon pound bütçesi olan film 11,6 milyon dolar gişe hasılatı elde etti.
Ivır Zıvır
Loach, filmin ana fikrinin, “takım olmak bizi, tek olmaktan daha güçlü kılar” olduğunu ifade etti.
Bar sahnesinde Manchester United’lıların televizyondan izledikleri maç, 2007-08 sezonunda Barcelona ile oynanan Şampiyonlar Ligi yarı finali rövanş maçı. Spleen’in bardan ayrıldıktan sonra sorduğu, “golü kim attı?” sorusunun cevabı da, Paul Scholes’du. Oyuncunun attığı bu gol, aynı zamanda kırmızı şeytanların finale yükselmelerini ve akabinde de Chelsea’yi finalde penaltılarla geçip kupaya uzanmalarını sağladı.
2005’te Tim Gee, I Dream of Zinedine Zidane adında bir kısa film yayınladı. Film, Hayata Çalım At’daki gibi, bir futbolcuya takıntısı olan ve onun gibi olmak isteyen bir adamı konu alıyor.
Filmden;
Eric Bishop (B): Peki, en hoşuna giden an hangisiydi? Bir gol değildi. Bir gol olması lazım Eric. FA Kupası’nda Liverpool maçının son dakikası. Beckham köşe vuruşu kullanır. Kaleci çıkar. Topu yumrukla uzaklaştırır. Top göğsüne çarpar. Yerden sektiğinde çakarsın, top ağları havalandırır.
Eric Cantona (C): Hayır.
B: O zaman Wimbledon olmalı. Topa doğru koşarsın. Top sana doğru gelmektedir. Topun açısını, dönüşünü hesaplamaktasındır. Rüzgârın yönünü, hızını, her şeyi. Sağ ayağını uzatıp topu havada durdurursun. Top bacağından havalanır. Tekrar uzanıp şut çekersin. Dünyadaki gelmiş geçmiş en iyi vole kaleye girer. Bir gol olmalı. Gol olması lazım Eric.
C: Bir pastı.
B: Pas mı?
C: Tanrım. Spurs maçında Irwin’e verdiğim pas. Evet! Harikaydı. Zekiydi, iki ayağını da kullanıyordu. Birden kafamda bir şimşek çaktı. Ayağımın dışıyla hafifçe dokundum. Herkes şaşırdı. Koşarken topa çaktı. Kalbim yerinden çıktı sandım. Bir hediyeydi. Evet. Futbolun Ulu Tanrısı’na bir adak gibi.
B: Ya kaçırsaydı?
C: Takım arkadaşlarına güvenmen gerek. Her zaman. Yoksa kayboluruz.
B: Ceza aldığın dönem zorlu geçmiş olmalı. Dokuz ay. Pis herifler. O pislik de layığını buldu. (1994-1995 Sezonu Premier League 25. Hafta Maçı Crystal Palace 1-1 Manchester United)
C: Çok çalışmam gerekti. Kendi içime döndüm. Tek başımayken beni meşgul edecek bir şey bir amaç lazımdı. Garip, değil mi?
B: Bazen senin de sadece bir adam olduğunu unutuyoruz.
C: Ben herhangi bir adam değilim. Ben Cantona’yım. (Gülüşmeler)
B: Peki sen ne yaptın?
C: Trompet çalmayı öğrendim.
B: Trompet mi? Dalga geçme benimle Eric.
C: Hayır. Bu doğru. Dinle? (Trompet çalar)
Dip Not: 30 Haziran 2011’de yayımlandı, 4 Şubat 2015’de güncellendi.
I Dream of Zinedine Zidane