1972 Nisanının son günlerinde gazetelere düşen bir haber futbolseverleri adeta kalplerinden tavana mıhlar. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olan Pele ve takımı Santos uzun soluklu dünya turnesine Türkiye durağını da eklemişlerdir. Brezilyalılar, 3 Mayıs’ta Fenerbahçe ile karşılaşacaklardır.
Bu haber büyük heyecan yaratır futbol kamuoyunda. Niye yaratmasın ki, 58’den bu yana hakkındaki her şeyi adeta ezberledikleri Brezilyalı top cambazını sadece televizyonlarda ya da gazete kupürlerinde görenler için bu dostluk maçında üstadı canlı kanlı bir şekilde izleyecek olmanın hayalini kurmak bile başlı başına bir mucizedir!
Futbol camiası çalkalanırken Santoslular Amerika, İngiltere, Belçika, İtalya diye ülke ülke dolaşıp para konusunda anlaşabildikleri kulüplerle hıncahınç dolu kalabalıklar önünde dostluk maçları yapmaktadırlar.
Bunlardan birinde Sheffield Wednesday’in orta saha oyuncusu Tommy Craig, maçın son dakikalarında hakemin yanına gelir ve ondan düdük çalmadan önce kendisine işaret vermesi için adeta yalvarır. Çünkü farklı bir hedefi vardır oyuncunun. Düdükle birlikte, tribünden yükselen kahkahalar ve şaşkınlık bakışlar arasında, zaten sürekli yakınlarında dolaştığı siyah incinin formasını alana kadar çekiştirip duracaktır!
Bu tarz garip olaylar, profesyonel olduğu 1956’dan bu yana 16 yıldır Santos forması giyen taçsız kral için oldukça doğaldır aslında. Gittikleri her ülkede, her maçtan önce, sırasında ya da sonunda bu tarz alışılmamış olaylara alışmıştır ünlü futbolcu.
2 Mayıs 1972 Salı günü saat 14’de Santosluları taşıyan uçak Yeşilköy’e iner. Yağmurdan dolayı karşılamaya gelen seyirci az olsa da gazetecilerine neredeyse tamamına yakını havalimanındadır. Bu yüzden Pele uçağın kapısından çıkmak üzereyken kalabalığı görür ve yeniden uçağa dönmek zorunda kalır. Ünlü siyahi futbolcu, daha sonra getirilen polis kuvvetleri ile adeta taşınarak hava alanındaki bir otobüse güç belâ bindirilebilir.
15’te özel bir kamara ile 2 saatlik bir boğaz turuna katılır misafirler ve gazeteciler. O gezi sırasında gazeteciler, Pele’nin kasıklarında bir ağrı olduğunu bu yüzden de İtalya’daki maçlarda istenilen performansı gösteremediğini ayrıca tüm takım oyuncularının sigortalandığı halde paha biçilemediği için top ustasının sigortalanamadığını öğrenirler.
Pele gazetecilerin «Türkiye’de hangi takımla maç yapacağını biliyor musun?» sorusuna sağdan soldan «Fenerbahçe» lafları yükselse de telaffuz edemediği için «bilmiyorum» der ardından da samimi bir gülümsemeyle «galiba katalaç gibi bir şeydi» der.
Brezilyalı oyuncu sonrasında da Türkiye’ye yenmek veya yenilmek için değil de Brezilya futbolundan bazı örnekler vermek için geldiklerini ifade eder.
3 Mayıs gecesi saat 19 civarlarında, “sözde ışıklı Dolmabahçe havuzunun karanlığında” Edu zemini görmek için sahaya çıktığında 43 bin seyirciden büyük bir uğultu yükselir. Futbolcu şaşkın bir şekilde tribünlere bakarken onu Pele zannettiklerini fark eder ama bozuntuya vermeden Pele’ymişcesine ellerini kaldırarak seyircileri selamlar.
Maçtan önce Santos’lu futbolcular tribünlere imzalı toplar atarlar. Seyirciler bir top kapabilmek için birbirlerini ezerlerken görevli bir polis memuru «kuvvetini» gösterip zahmetsizce talihli bir seyircinin elinden topu alır!
Bu sırada fotoğraf çektirmek isteyen foto muhabirleri nedeniyle Pele çıkış tünelinden sahaya geçene kadar itiş kakış nedeniyle o kadar yorulur ki, bir gün sonra “sahada bu kadar yorulmadı” derler ünlü oyuncu için.
Fenerbahçe kendisini girdaba kaptırmış gibi şaşkın, ümitsiz ve telaşlıyken, 11 elemanıyla bir yelpaze örneği açılıp – kapanan Santos, turneye çıkmış ekip havasından uzak, taşına ince vuruşlarla şekil vermeye çalışan bir mimar ustalığında sahada işini yapmaktadır. Zaten oyun başladıktan kısa bir süre sonra gücünün yetmeyeceğini anlayan Fenerbahçeli futbolcular, tıpkı misafirlerin oyunlarını izlemekten oyun kurallarını unutan hakem Doğan Babacan gibi Pele ve arkadaşlarını izlemeye başlamışlardır.
Işıkları yetersiz olsa ve yağmur nedeniyle zemini havuza dönse de Mithatpaşa stadında o siyah adamın parıltısı futbolseverlere ulaşmaktadır.
77 dakika sahanın her tarafında görünen, bir gol atıp, üç asist yapan ve ayağının bütün ustalığıyla oynayan Pele, eli ile topa hiç dokunmamış yani hiç taç atışı yapmamıştır.
Pele’nin yanında tribünleri büyüleyen en önemli oyuncu Clodoaldo’dur. Maçtan sonra Fenerbahçeli savunma oyuncusu Ziya Şengül, “ondan bir şeyler öğrenmek için Pele’yi markajsız bıraktık” der ve “Pele topu ayağına alınca devleşiyor belki ama ben saha içinde Pele’den çok ayağıyla tenis oynarcasına topa hükmeden Clodoaldo’yu seyrettim maç boyunca” diye ekler.
Şengül gibi orta saha oyuncusu Fuat Saner de, “markaj yapmadık” dese de bunun sebebini, “markaj yapsaydık, sert oynasaydık onlar da işi sıkı tutacaklardı” diye açıklar.
Maç Santos’un 6-1’lik üstünlüğüyle sona erer. Bitiş düdüğüyle birlikte bir yandan tribünler, öte yandan da sahanın içinde bir koşuşturma başlar. Bazıları Pele’yi görmek, bazıları forma kapmak için futbolcuların peşinde dolanırlar.
Birileri Orlanda ve Clodoaldo’nun formalarını adeta parçalarcasına üstlerinden alırken, bazıları da soyunma odalarının önündeki geniş emniyet şeridine rağmen Pele’yi son bir kez görmek ya da ona dokunmak için izdiham yaratırlar. Fakat çok az kişi amacına ulaşır çünkü oyuncular battaniyelere sarılı bir şekilde hızlıca otobüslere bindirilip uzaklaştırılırlar olay mahallinden.
Santoslu idareciler giderayak centilmen oyunları nedeniyle Fenerbahçe’ye teşekkür ederken sarı-lacivertliler üzgün olmaktan ziyade şaşkındırlar. Teknik adamlar söylenecek bir şey olmadığını belirtirlerken, bazı futbolcular “nerede ise biz de oyunu bırakıp adamları seyredecektik. Hatta zaman zaman seyrettik bile” derler.
Seyirciler, hakem ve Fenerbahçeli futbolcular, sonbaharında olsa bile topa şahsiyet kazandıran, futbol için yaratılmış Pele’yi hayran hayran izlemişlerdir.
Santos bir gün sonra Fenerbahçe’ye 1 milyon lira gibi dev bir hasılat bırakarak Tahran’a uçar. Hedefte önce İran ardından Ortadoğu ülkeleri vardır. Sonrasında da Brezilyalıların Hong Kong ve Avusturalya’ya gittiğine dair belgeler var internette ama ne yazık ki tam bir listesi yer almıyor bu efsanevi futbol seyahati hakkında…
Misafirlerin yerleri hala sıcakken Fenerbahçe başkanı Faruk Ilgaz bu nefis hasılattan olacak gazetecilere 2 Brezilya takımın daha önümüzdeki günlerde İstanbul’a geleceğini ama asıl sürprizin Santos’u ligde 4-0 yenen Palmeiras’ın Haziranda konukları olacağı müjdesini verir.
7 Haziranda Palmeiras gerçekten de İstanbul’a gelir fakat Allahtan skor doğru orantılı olmaz. Fenerbahçe 2-1’lik skorla sahadan yenik ayırılır.
Yazımızı bir gün sonra gazetelere düşen ve aslında maçın önemini net bir şekilde özetleyen şu cümlelerle bitirelim: “Sahalarda tutulamayan siyah inci Pele’yi birkaç satırla anlatmak, anlatabilmek gerçekten de güçtü. Görmek, duymak ve ondan sonra hissetmek ve yaşamak gerekirdi Pele’yi. Dolmabahçe’den bugüne dek çok takım geldi geçti ama ne bir Pele, ne de bir Santos geldi ve de gelecek.”