Futbolla dirsek temasına başladığınız ilk günlerde, yanınızdakilerden ya da karşınızdakilerden duyacağınız en ilginç ayrımlardan biri Bizans – Anadolu Takımı ayrımıdır.
Bizans – Anadolu Takımı
İlk kez kim kullanmış ya da neden kullanmış tam olarak bir bilgi bulamasam da, Bizans ve Anadolu kelimelerine günümüzde birçok anlam yüklenmiş vaziyette. Bu yüzden tanımlamalar oldukça uç noktalarda yer alabiliyor. Mesela, kimine göre, bir futbol takımının Bizans Takımı olarak nitelendirilmesi için İstanbul’u temsil eden herhangi bir takım olması yetiyor. Ya da Anadolu Takımı olarak nitelendirilmesi için, İstanbul’un Anadolu yakasındaki herhangi bir takım olması bile yetiyor. 2000-2001 sezonunda Gaziantepspor ile şampiyonluk yarışı yapan Fenerbahçe’nin, 21 Nisan 2001’de Şükrü Saracoğlu’nda karşı karşıya geldikleri maç için bazı gazetelerin “Anadolu Derbisi” başlıkları atması da buna güzel bir örnek.
Taraftar
Genelde Anadolu’yu, Bizans’a karşı güçleri birleştirmek ve omuz omuza mücadele etmek anlamını yükleyen Anadolu takımı taraftarları, bu tanımı gururla kullansalar da, Bizans takımı taraftarı olarak itham edilenler, genelde hayat görüşlerine paralel olarak, Osmanlı, Türk, Anadolulu (ve hatta) Müslüman olduklarını belirten çeşitli tepkiler gösteriyorlar. Geçenlerde, tanınmış bir futbol spikerinin, “ne Bizansı, onlar Türk takımı” demesi de sanırım bunun için güzel bir örnek.
Oysa
Bana göre, Bizans tabirinin, 395-1453 yılları arasında İstanbul’u başkent edinmiş Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu ya da benimsedikleri dinle herhangi bir ilgilisi bulunmuyor. Atıfta bulunan şey, “çok zekice tezgâhlanmış dalavereler, dümenler için”* kullanılan “Bizans Oyunu” tabiri. İstanbul şehrini temsil eden Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın (Mehmet Ali Gökaçtı’nın “Bizim İçin Oyna”: Türkiye’de Futbol ve Siyaset kitabında çok iyi bir şekilde anlattığı nedenlerle) kuruldukları günden bugüne kadar sürekli büyüyen hegemonyalarının yardımıyla, ülke futbolu üzerinde kurdukları gücü, çok zekice tezgâhlanmış dalavereler ve dümenler yaparak kendi çıkarları için kullanmalarına atıfta bulunuyor. Yani olayın dil, din, ırk ya da coğrafyayla değil, adaletsizlik ve eşitsizlikle ilgisi bulunuyor.
Hani bir nevi, günümüzde taraftar arasında çok revaçta olan ve neredeyse “hak” olduğu iddia edilen, “kazan da nasıl kazanırsan kazan” cümlesine daha derinlikli, daha yoğun bir anlam yüklüyor.
Anadolu tabiri ise, Üç İstanbullu’nun dışında kalan takımları tanımlamak için kullanılıyor. Yani olayın İstanbul’un Anadolu yakasıyla ya da İstanbul’u temsil eden tüm takımlarla ilgisi bulunmuyor.
Kısacası, benim gibi düşünenler için İstanbulspor da bir Anadolu takımı. Tıpkı Vefa, Feriköy, Beykoz ya da Galatsrayfenerbeşktaş** hegemonyası altında ezilen diğer tüm takımlar gibi…
*: Tanım için kaynak rhy, eksisozluk.
**: Tabir Tanıl Bora’ya ait.