Ünlü belgeselci David Attenborough’nun hazırlayıp sunduğu BBC yapımı Madagaskar, çekimleri, müzikleri, anlatımı ve aktardıkları bilgilerle oldukça başarılı bir belgesel.

Üzerinde yaşayan canlıların neredeyse %80’i sadece Madagaskar’da yaşadığı için birçok canlı türünü ilk kez görüyorsunuz. Bunların en ilginçlerinden biri lemurlar. Çünkü adada, yarasadan maymuna kadar birçok canlıya benzeyen farklı tür lemur yaşıyor.

Sadece 1 cm boyundaki dünyanın en küçük sürüngeni, cennet kuşlarının dişilerini etkilemek için yaptıkları inanılmaz kur gösterileri, kocaman bir fareye benzeyen, adanın kaplan türevi tek canlısı ve son bölümde konu edilen dünyanın en büyük kuşu hakkındaki gizemli bilgilerde oldukça enteresan.

Her biri yaklaşık 1 saatlik, 4 bölümden oluşan belgeselin bölüm sonlarında (tıpkı BBC Life’daki (Hayat) gibi) yaklaşık 8-9 dakikalık “Madagaskar Günlükleri” yer alıyor ve genelde çekim yaparken karşılaştıkları zorlukları izliyorsunuz.

Belgeselin girişinden;

60 milyon yıl önce, bu tropik adanın kıyılarında olağanüstü bir hikaye başlamıştır. Dalgalar, bir grup hayatta kalan antik yaratığı uzak yerlerden okyanus boyunca sürükleyerek yüzlerce mil uzaktaki sahile getirmişlerdir. Kendilerini, bu diğerlerine benzemeyen yerde bulmuşlardır. Bu kazazedeler dünyanın kalanından kopup, burayı kendi adaları yapmışlar garip, nadir ve tamamen eşsiz olan yabani bir hayat topluluğu kurmuşlardır. O kadar nadirdirler ki, bu türlerin %80’i dünyanın başka yerinde bulunmaz. Bu ada Madagaskar’dır.

Bu, bir grup hayvan ve bitkinin milyonlarca yıl, deniz yoluyla adaya sürüklenmeleriyle ilgili hikayesidir. Bu, garip harikalar diyarının nasıl ortaya çıktığıyla ilgilidir.

4. Bölümün Girişinden;

Bu, eski bir adanın ve hayatımın yarısı boyunca çözmeye çalıştığım nesli tükenmiş gizemli bir devin hikâyesidir. Madagaskar adasına 50 yıl önce, dikkat çekici vahşi yaşamla ilgili bir seri program yapmaya gelmiştim. Televizyonların siyah beyaz olduğu ilk zamanlarıydı. Yaptığım ilk doğa tarihi serileriydi.

(Bahsi geçen belgeselden) Madagaskar, burada, Hint okyanusunda bulunur ve dünya çapında bakarsak, küçük bir ada gibi gözükür. Belki çok geniş Afrika kıtası sebebiyle küçük görünüyordur. Ama aslında, çok geniş bir adadır. 1609 kilometre boyuyla, Britanya adalarından büyüktür.

Gördüğüm hayvanlar nedeniyle şaşırıp kalmıştım. Başka bir yerde yaşayan hiçbir şeye benzemiyorlardı. Ve buradayken, benim şansıma dünyadaki en kıymetli nesne olan sıra dışı bir objeye sahip olmuştum. Adanın güney tarafındaki çöl kumlarında yumurta kabuğuna benzeyen çok küçük parçalar bulmuştum. Nesli tükenmiş büyük bir kuşun eskiden burada yaşadığını biliyordum. Bunlar, yumurtalarının parçası olmalıydı. Onları yerli halka sordum. Yardım etmeye hazırlardı. Kırılmış parçalar çok küçüktü ve tüm yumurtanın boyutu hakkında çok az fikir veriyordu ama sonra küçük bir çocuk bunları getirdi. Başta, bunların, çocuğun bir sürede topladığı olağanüstü büyük parçalar olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra, ikisinin birbirine uyumlu olduğunu fark ettim. Görünüşe göre kendimi üç boyutlu bir yapbozda bulmuştum. Ve tam uydular. Ben de onları film kameralarını yapıştırdığımız bantla birleştirdim. Kısa süre içinde iki yarım oluşturmuştum. Bu, tek başına çok büyük bir yumurtaydı ve neredeyse tamamlanmıştı. Zannederim içine 140 kadar tavuk yumurtası alabiliyordu. Kuluçkaya yatan kuş gerçekten devasa olmalıydı. Ama bu, birçok soruyu gündeme getirdi. Bu yumurta kaç yaşındaydı? Bu kuşun nesli ne zaman tükenmişti? Ve bu bize, insanların buradaki vahşi yaşamla ilişkileri hakkında ne söylüyordu?

Cennet Kuşları / Birds of Paradise