2. Ön Eleme Turu’nda HNK Rijeka‘yı özellikle deplasmanda oynadığı oldukça kötü futbol sonrasında büyük bir “şans eseri” eleyen Gençlerbirliği’nin UEFA Kupası 1. Tur’undaki rakibi 2003-04 sezonunda Yunanistan Süper Lig’ini 5. olarak tamamlayan Atina ekibi Egaleo olmuştu. O sezon ilk kez düzenlenecek olan UEFA Kupası gruplarına kalmak için oldukça güzel bir kura çektiğimizi düşünmüştük. Sonuçta Egaleo bize göre ufak bir kulüptü. Zaten kura çekimden sonra Yunan basınında da, Alkaralar’ın bir önceki sezon UEFA Kupası’nda gösterdiği performansa gönderme yapılarak “Egaleo devlerin katiliyle eşleşti” diye yazılıyordu.
İlk karşılaşma 16 Eylül’de Atina’da oynanacaktı. Maçın televizyonda canlı olarak yayınlanması için son dakikaya kadar haber kollamıştık. Fakat hiçbir olumlu bilgi gelmedi ve maç televizyonda yayınlanmadı. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın yabancı takımlarla oynadıkları hazırlık maçlarını bile “milliyetçi duyguları” pohpohlayarak canlı yayında sunan televizyonlar UEFA Kupası’nda bir önceki sezon gösterdiği başarıyla ilgi çeken Gençlerbirliği’nin maçını göstermediler.
(Yıllar sonra, Avrupa Kupalarında Türk takımlarının maç biletlerini toplayan bir koleksiyonerle tanışmıştım. Bana deplasmandaki maçımızın biletini göndermişti.)
Maçın canlı yayınlanmaması nedeniyle neler olup bittiğini çok fazla bilmiyorduk. Ama sonuç kötüydü. 14. dakikada penaltıdan yediğimiz golle sahadan 1-0 yenik ayrılmıştık. Maçtan sonra basına yansıyan dakika-skor yazılarını okumakla yetinmiştik.
Sonraları macanilari.com’da Alan Shearer nickli arkadaşın yazdıklarından şöyle bir de bilgi öğreniştik: “Maç esnasında bir de bayrak krizi yaşanmıştır. Kale arkasındaki taraftarlar arasında bulunan bayrak direklerinden Türk bayrağı indirilmiş, Gençlerbirliği bu durum düzeltilmediği sürece maça çıkmayacağını bildirmiş, Türk bayrağı yeniden dikildikten sonra bayrak direkleri çevresi seyircilerden arındırılmış ve Gençlerbirliği böylece sahaya çıkabilmiştir.”
Ankara’daki rövanş karşılaşmasının saati 18 olunca gidememiş ve televizyonda izleme planları yapmaya başlamıştım. Ama çeşitli nedenlerden ötürü zevksiz ve kısır giden maça kısa kısa bakabilmiştim. Hele bir de 42’de golü yiyince tüm inancım bitmişti.
O gün tribünlerde yaşananları ve daha üzerinden bir yıl geçmeden teknik ekipte ve takımda yaşanan erozyonun yönetim kararları ve taraftarlarda da yaşandığını Necdet abi (Özkazancı) alkaralar.com’a yazdığı yazıda çok güzel özetlemişti;
– Taraftarlarca istifaya davet edilen, ancak başkanın da yönlendirmesiyle takım dibe vuruncaya kadar istifa etmeyi düşünmeyen, bu arada takımı toparlamak için herhangi bir çare de üretemeyen ve zamanı boşa harcayan bir teknik direktör.
– Bir yanda annesi, babası ya da bir büyüğü tarafından büyük bir heves ve heyecanla elinden tutulup maça getirilen, ancak kapıda bilet almaya zorlanan ve stada alınmayan minicik çocuklar. Diğer yanda UEFA kupası maçında stada (maraton tribünü) bedava alınan ve bir kereliğine geldiği maçta Gençlerbirliği taraftarlarının tribün kültürüne yakışmayacak bir şekilde “kahpe Yunan”, “Yunanistan köpeğine”, “ayağa kalkmayan Yunanlı olsun” gibi ırkçı tezahüratlar yapan ve sakatlanan rakip futbolculara “oh” çeken taraftar müsveddeleri.
– Maçın son 10 dakikasında yönetimi ve Erdoğan Arıca’yı istifaya davet eden, ama bu arada takımı bırakıp gitmiş olan eski teknik direktör Ersun Yanal ile eski futbolcular Ahmet Hassan, Deniz Barış ve Serkan Balcı lehinde de tezahürat yapan bazı taraftarlar.
– Sayısının azlığından yakınılan, ama kulübün daha iyi noktalara gelmesi için hiçbir çıkar gözetmeksizin kendince çaba gösteren, kafa yoran, tartışan, çırpınan, gerektiğinde yapıcı eleştiri ve önerilerde bulunan, maçlarda takımı yalnız bırakmayan, küfür etmeyen, “disiplin + centilmenlik = Gençlerbirliği” kültürüne sahip taraftarlar.
Bu cümlelerden sonra geriye yazacak hiçbir şey kalmıyor. 2003-04 sezonunda UEFA Kupası’nda fırtına gibi esen takımın teknik dierktörü ve bazı futbolcuları gittikten/satıldıktan sonra yerleri planlı bir şekilde doldurulamadığı için UEFA Kupası maçlarında büyük bir hüsran yaşandı.
O gün Egale tarafından kupa dışına itildikten sonra Gençlerbirliği bu yazının yazıldığı güne kadar Avrupa Kupaları’na katılamadı. Yönetimin özellikle son 5 yıldır büyük değişimler geçiren ülke futbol yapısını göz önünde bulundurmadığı düşünülürse bundan sonra da Avrupa’ya gitmek hayal gibi görünüyor…