Fransız bir arkadaşın önerdiği Theodore, Paul & Gabriel’in 16 Nisan’da Eskiyeni’deki konserine gitmeyi önermiş ve bir de link göndermişti. Maili aldığımda sadece birkaç şarkılarını dinleyecek zamanın vardı. Slow bir soundları ve güzel bir vokalleri vardı. Konsere gitmeye karar verdim ama bir yandan da, çok fazla tanınmayan bir grup ve slow bir soundları olduğu için konser mekanındaki izleyicilerin yaratacağı gürültülerden ötürü pek de rahat dinleyemeyeceğimizi düşünerek kaygılanıyordum.
Saat 10’a geliyordu ama ortalıkta pek fazla kimse yoktu. Güzel bir yere mevzilendikten sonra 4-5 arkadaş daha geldi. Derken mekan hafiften dolmaya başladı.
Theodore, Paul & Gabriel sahneye çıktığında ortamdan ve özellikle solak gitarist Pauline Thomson’ın kalın gözlüklerinden olacak, liseli bir rock grubunu dinleyecekmiş gibi hissettim. Ama sonrasında oldukça güzel bir sound, vokal ve etkileyici bir performans izlemeye başladık. Clemence Gabriel’in zaman zaman Janis Joplin ve/veya Patti Smith’i andıran vokali, mimik ve hareketleri çok ilgi çekiciydi. En çok şaşırdığım ise gelmeden önce dinlediğim şarkılara göre oldukça hızlı ve dur/devam et şeklinde bol aksak çalış stilleri idi. Çok hoşuma gitmişti. Her şarkıdan sonra birbirimizin yüzünde “vay be!”yi görüyorduk. Alkışlar da giderek çoğalıyordu. “İyi akşamlar” dediklerinde ise yoğun bir alkış geldi ve “o zaman bir aşk şarkısı çalalım” diyerek Slow Sunday ve 2 tane daha şarkı söylediler.
Konserden sonra biz muhabbete devam ederken görevliler konser ekipmanlarını topluyorlardı. Bir ara grup üyeleri de gelip toplanmaya yardım ettiler. Çok hoşuma gitmişti.
Sonrasında fotoğraf çektirelim dendi. Gabriel sahnede malzemelerini toplayan Pauline’e seslendi ve bizimkiler dizilirken ben de geriye doğru çekilip fotoğrafı çekmek için hazırlık yaptım. Tam bu sırada diğer arkadaşları çağırdılar. Onlar da fotoğrafa eklenince ben biraz daha geriye çekildim, sonra bir kişi daha geldi ben de daha geriye gittim derken bu birkaç kez tekrarlanınca “aaa” dedim güldük.
Onlar dağılırken bu sefer de ben fotoğraf çektirmek istedim. Haliyle sadece ben vardım. Güzeldi 🙂
Sabah 2012’de çıkarttıkları debut albümleri olan Please Her, Please Him’i dinledim. Ve bir kere daha dün geceki canlı performanslarındaki aksak ve hızlı soundlarının çok daha iyi olduğunu fark ettim.
Theodore, Paul & Gabriel dün başladıkları Türkiye turnesinde peş peşe 3 şehre daha gidecekler. 17 Nisan’da Eskişehir 222 Park’da, 18 Nisan’da Bursa Nazım Hikmet Kültür Merkezinde ve 19 Nisan’da İstanbul Salon İKSV’de sahneye çıkacaklar. Şiddetle tavsiye ederim.
Grupla ilgili olarak internette sadece Türkiye’de verecekleri turne ile ilgili kısa haberlere eklenmiş tanımlamalar var. Buyurun;
Üç Parisli kadın müzisyenin bir araya gelip güçlerini birleştirmesinden ortaya çıkan naïf folk-rock grubu Theodore Paul & Gabriel, “Please Her, Please Him” adlı ilk albümlerini tanıtacakları turnelerinde Türk dinleyicileri büyülemeye hazırlanıyor.
Pauline Thomson, Théodora de Lilez ve Clémence Gabriel’den oluşan Fransız Theodore Paul & Gabriel’in bir araya gelme hikâyesi tam da bir rock grubuna yakışır türden. Pauline ve Celemence’in şans eseri aynı barda bulunup radyoda çalan BB King parçası üzerine başladıkları sohbetleri, gruba Theodore’un eklenmesiyle birlikte onları hayallerinin de ötesinde bir müzik serüveninin başlangıcı oldu.
Fransız folk-rock grubu Parisli üç müzisyen kadının bir araya gelmesiyle kuruldu. The Beatles, Patti Smith, Eric Clapton ve Janis Joplin gibi ikonlardan etkilendiler. Please Her, Please Him adlı ilk albümlerini geçtiğimiz yıl yayımladılar. Albümün çıkış parçası olan “Silent Veil” ile büyük beğeni topladılar. Müzik dünyasındaki erkek egemen düzene şarkılarıyla başkaldırıyorlar.
Crosby Stills & Nash ile ilahi ve hüzünlü Karen Dalton’un üç kız çocuğu olsaydı, adları Théodore, Paul & Gabriel olurdu.
Bunlar kız isimleri değil diye itiraz edilebilir; ancak üçlü, müziğin -tüm diğer önemli konularda olduğu gibi- “kadın milleti”nin ellerine bırakılamayacak kadar ciddi bir iş olarak görülen bu dünya düzenine gönderme yaparak, kendilerine bu maskülen isimleri seçmeyi uygun görmüş.
Paul(ine) Thomson Gibson SG’sini çalmadığı zamanlarda Paris’in önde gelen büyük şirketlerinden birinde finansal analistlik yapıyor.
Théodora de Lilez bas gitar çalıyor ve yönetmenlik yapabileceği zaman gelene kadar şimdilik beyazperde için senaryo yazıyor.
Birkaç öneri;
Silent Veil
Bad Mood [Live]
Nystical Melodies
My Home [Live]
Chasing The Sea [Live]