19 Temmuz 2012, Perşembe (Viyana, Rancid)
19 Temmuz’da kendimize izin verip biraz daha geç kalktık. 11 civarlarında Hostel’dan ayrıldık ve Hakan’ın “Viyana’da yediğim en güzel yiyeceklerden biri” dediği vejetaryen Vietnam “sarması”, fıstıklı Frühlingsrolle Chay yemek üzere Sapa’ya (Sapa, Lindengasse) gittik.
Çilek şuruplu soda ve sarma siparişini verdik. Sarmalar masaya geldiğinde çok güzel görünüyordu ve içeriği menüden gördüğüm kadarıyla şöyle idi: çok ince pirinç hamuruna sarılmış (bizdeki fıstık sarmanın hamuru kadar ince), kızarmış tofu, yumurta omlet, (benim bir türlü kıvamını tutturamadığım) ince pirinç makarnası, taze otlar (ben sadece marulu hatırlıyorum), kırmızı fasulye sosu. Ben önce saydam pirinç hamurunu jelatin zannedip soymaya kalktım. Ama sonradan utanarak yemeye başladım. Tadı gerçekten çok leziz ve özeldi. Çok sevdim.
Buradan çıkıp tiramisu yemek için Hakan’ın favori kafesine gittik. Fakat tiramisu yoktu. Servisi yapan kadın “tiramsi yok” dediğinde ben o kadar bozuldum ki yan gözle baktığımda kadın gülümsüyordu. Yarın belki olur umuduyla ne zaman olur diye sorduğumuzda “belki haftaya” dedi. Biz de o an hazırda olan Topfenschnitte söyledik ve kahve eşliğinde yedik.
Bu arada hava çok güzeldi ve yönümüzü Prater’deki Viyana’nın en turistlik mekanlardan biri olan, yaklaşık 120 yıllık lunaparka çevirdik. Buraya gelmeden önce Ozan bize parkta bulunan 120 metre yüksekliğindeki “dönen salıncaklar”a binmemizi öğütlemişti ama yanına geldiğimiz zaman bunun çok da “mantıklı” bir fikir olmadığını düşünüp vazgeçtik.
Yanlış anlamadıysam parktaki en ünlü “oyuncak” Wiener Riesenrad adındaki dönme dolaptı. 1897’de inşa edilen 65 metre yüksekliğindeki dönme dolap görülmeye ve zamanınız varsa görülmeye değer. Zaten girişinde dönme dolabın eski halini de görebiliyorsunuz.
Bir süre lunaparkta dolandıktan ve yanımıza yiyecek içecek aldıktan sonra Tuna nehrinin üzerindeki Tuna Adası’na (Donauinsel) gittik. Ada, 21 km uzunluğunda ve 70-210 metre arasındaki genişliği ile son derece yeşil ve sakindi. Çok hoşuma gitti ama Budapeşte’deki Margit Adası (Margit-sziget) kadar güzel değildi. Çimenlere yayılıp bir şeyler yedik içtik. Ortam, hava, sakinlik, insanların rahatlığı her şey çok ama çok güzeldi.
Tabi bizim Hakan ile en büyük muhabbetimiz akşam ki Rancid konseri idi. Sürekli konserle ilgili geyikler dönüyordu. Bu arada havanın beklediğimizin çok üstünde güzel olması morallerimizi yükseltiyordu. Saat 18 civarlarında şehre inmek için yola koyulduk. Metroya atladık. U1 hattındaki yapım çalışmaları nedeniyle erken indik ve yukarı çıktık. Deli gibi yağmur yağıyordu! İnanamadık. Yine bir Çin lokantasına girip ördekli noodle ve tatlı tavuk aldık. Onları yerken bir yandan da akşamki konserde ne yapacağımızı düşünüyorduk. Çünkü benim ayağımda bez bir converse vardı ve konser alanının üstü açık ve yer çim-toprak karışımı idi. Yemekten kalktığımızda hala yağmur yağıyordu.
Konsere gelecek diğer arkadaşların yanına gittik. Bu arada şiddetini kaybetse de yağmur yağmaya devam ediyordu. Yaklaşık 1 saat sonra yağmur kesildi. Toplanıp Arena Wien – Open Air’e doğru yola çıktık. Punklar tarafından zamanında işgal edilen alan sonrasında konser mekanı haline getirilmiş. Giriş tarafında yer alan duvarlara çizilmiş olan grafittiler çok güzel. Bir süre etrafı izleyip Ozan’ların gelmesini bekledik. Daha sonra onlarla birlikte güvenlikten geçip içeriye girdik. Bu arada girdiğimiz kapıda asılı duran tabeladaki yasak listesinde Nazi işaretinin de olması ilginçti.
Hemen konser ürünlerinin satıldığı yere gittik. Önce üzerinde Hooligans (Rancid’in en ünlü şarkılarından biri) yazan kırmızı-siyah futbol atkısına göz diktim ama sonradan kırmızı-siyah olmasının da verdiği gaz ile önünde 2003’de çıkarttıkları Indestructible albüm kapaklarının yer aldığı tshirtde karar kıldım.
Bu sıralarda 2. alt grup olan GBH sahne alıyordu. Ben sahnenin solunda yer alan 1. ve 2. kattaki balkonları dolaşıp konser alanının nasıl göründüğüne baktım. Konser için inanılmaz ideal, ne büyük ne küçük nefis bir mekandı doğrusu. Araştırmalarımı bitirdikten sonra sahnenin biraz arkasına doğru bir yerde konuşlandık.
Rancid sahneye çıktığında inanılmaz heyecanlandım. Bir yandan “anırarak” şarkılara eşlik ederken bir yandan da Viyana’da Rancid konserinde olduğuma inanamıyordum. Radio ve ardından Journey To The End Of The East Bay’de kendimden geçtim. Hala o kadar çok heyecanlıydım ki! Garipti doğrusu! Rancid kısa bir ara verip geri döndüklerinde en ünlü şarkılarından Time Bomb ile sahnedeydiler. Ardından Gunshot ve son olarak Ruby Soho’yu çaldılar. Şarkının büyük bir bölümünü seyirci söyledi. Gerçekten muhteşem bir konser oldu. Her güzel konser gibi “çok kısa” olsa da (yaklaşık 1,5 saat sahnede kaldılar) çok çok çok güzeldi! Tabi en büyük şansımız tek damla yağmurun yağmamasıydı.
Konserden çıkarken keşke yarın da Münih’e gidiyor olsaydık diye hayıflanıyorduk…
Viyana, Ljubljana, Rancid, Salzburg – Bölüm 1′i okumak için tıklayın…
Viyana, Ljubljana, Rancid, Salzburg – Bölüm 2′i okumak için tıklayın…
Viyana, Ljubljana, Rancid, Salzburg – Bölüm 4′i okumak için tıklayın…
Viyana, Ljubljana, Rancid, Salzburg – Bölüm 5′i okumak için tıklayın…
Konserle ilgili youtube’dan bulduğum bazı videolar şunlar;
Rancid: Fall Back Down; Arena Wien – Open Air 19.07.2012
Rancid: Journey To The End Of The East Bay (19.07.2012 Arena Wien)
Rancid: Ruby Soho live @ Arena Open Air (19.7.12) (Konserin Son Şarkısı)
Rancid: Black & Blue, Salvation, Bloodclot, Rejected, St. Mary; Arena Wien – Open Air 19.07.2012
RANCID / GBH, Wien, 19.7.2012 (Konser Öncesi)
Rancid: Radio, Roots Radicals live @ Arena Open Air (19.7.12)
Rancid- Live in Vienna 2012 (Konser Öncesi Yağmur ve Diğer)
Rancid: Something In The World Today
Rancid Live: Time Bomb 19.07.12 Arena Vienna (Ses Kalitesi Kötü)
“Viyana, Ljubljana, Rancid, Salzburg – Bölüm 3” üzerine 7 yorum