Soyut dışavurumculuğun ana figürlerinden biri olarak kabul edilen Amerikalı ressam Jackson Pollock, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biriymiş. Damlatma tekniği (drip painting) ile boya karıştırma, fırça kullanımı gibi alışılagelmiş uygulamaları bir kenara bırakıp, yere serdiği devasa boyutlardaki tuval bezleri üzerinde hareket ederek boyayı dökme, damlatma, fırlatma suretiyle sonradan aksiyon/hareket resmi adı verilen resimler yapmış. Harekete ve sürece verdiği beden sanatı, süreç sanatı, performans sanatı, Fluxus, happening’ler gibi birçok çağdaş akımın temelini hazırlamış. Alkol sorunu varmış ve 1951’den sonra koleksiyonerler ve galeriler daha farklı şeyler yapmasını istediğinde alkol sorunu daha da büyümeye başlamış. O dönemde daha karanlık ve figürler içeren çalışmalar yapmış. 44 yaşında geçirdiği bir trafik kazasıyla hayatını kaybetmiş.
2000’de çekilen ve ressamın fırtınalı hayatını konu alan Pollock’da Ed Harris Jackson Pollock’u canlandırmış ve oyuncu bu rolü ile 2001’de En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ına aday olmuş.
Özellikle üstte bahsi geçen çalışmalarındaki karmaşa ve renk uyumu çok hoşuma gitti. Bir çeşit kaos içindeki uyum gibi…