Geçen hafta, yeni işimdeki ilk günüm için evden çıktığımda yanımda John Fante’nin Toza Sor‘u vardı. Bir karmaşa ile servisi kaçırdım ve Kızılay’a inmem gerekti. Diğer servis için bolca zaman olduğunu öğrenince Dost’a gidip kitaplara bakınmaya başladım ve John Fante’nin Roma’nın Batısı’nı buldum. Gençliğin Şarabı‘nı okuduktan sonra sevdiğim Fante’nin bu kitabını da aldım ve Toza Sor‘u bir kenara bırakıp buna başladım. Benim gibi yavaş kitap okuyan biri için rekor sayılacak bir zamanda, bitirdim…
Amerikalı yazar John Fante’nin ölümünden sonra 1985’de (bazı kaynaklara göre 1986) yayınlanan Roman’nın Batısı, yazarın Dangalak Köpeğim (My Dog Stupid) ve Orji (The Orgy) adındaki iki kısa romanını içeriyor.
Dangalak Köpeğim: Ellili yaşlarını yaşayan, 4 çocuk babası bir yazar, yağmurlu bir gece eve geldiğinde bahçede büyükçe bir köpek bulur. Garip bir hayvandır. İşinde kötü bir dönem geçiren yazar, köpek üzerinden yaşamını, karısını, çocuklarını sorgulamaya başlar…
Orji, babası tuğla ustası olan, onlu yaşlarındaki bir çocuğun, annesi, babası ve babasının ateist arkadaşı ile olan ilişkilerini konu alıyor. Çocuk bakış açısı ile olayları yorumluyor…
Fante, romanlarında yine bilindik yalın ve sade üslubunu kullanıyor.
Kitabın arkasından:
Dangalak’ı aramıza alıp köpek havlamaları eşliğinde evin yolunu tuttuk. Ben biliyordum o köpeği neden istediğimi. Utanç verici derecede açıktı, ama oğlana söyleyemezdim. Mahcup olurdum. Kendime itiraf edebilirdim ama, bununla ilgili bir sorunum yoktu. Yenilgiye ve başarısızlığa uğramaktan usanmıştım. Zafer açlığı çekiyordum. Elli beş yaşındaydım ve tek bir zafer yoktu görünürde, bir çarpışma bile. Düşmanlarım bile çarpışma isteği duymuyorlardı artık. Dangalak zafer demekti. Yazmadığım kitaplar, görmediğim yerler, hiçbir zaman sahip olamadığım Maserati, arzuladığım kadınlar, Danielle Darrieux, Gina Lollobrigida ve Nadia Grey. Senaryolarımı kan damlayıncaya kadar doğrayan eski konfeksiyoncu patronlarıma karşı zafer demekti. Ünlü üniversitelerde okuyan, dünyaya çok şey vaat eden çocuklara sahip olma düşümdü. Sevgili Rocco’m gibi bitmek bilmeyen günlerimin acısını hafifletecek, yaralarımı saracak, çocukluğumun yoksulluğunu ve geleceğimin umutsuzluğunu unutturacaktı. Köpekti, insan değil, bir hayvan, ama zamanla dostum olacak, beni gururlandırıp dertlerimi unutturacaktı. Tanrı’ya benim hiçbir zaman olamayacağım kadar yakındı ve okuma yazması yoktu, daha iyisi can sağlığıydı. O da uyumsuzun tekiydi benim gibi. Ben dövüşüp kaybedecek, o ise dövüşüp kazanacaktı.