Prison Break (Büyük Kaçış)

Paul Scheuring’un yaratıcılığında, 2005 Ağustos – 2006 Mayıs tarihleri arasında 22 bölüm olarak yayınlanmaya başlanan Prison Break, hükümetle yakın ilişkileri olan bir şirkette çalışan Aldo Burrows’un (Anthony John Denison), şirketle ilgili gizli bilgileri alıp ortadan kaybolmasının ardından, şirketin onu bulmak için büyük oğlu Lincoln Burrows (Dominic Purcell)’a komplo kurup hapishaneye attırması ve onun suçsuz olduğuna inanan kardeşi Michael Scofield (Wentworth Miller)’ın vücuduna abisinin bulunduğu hapishanenin haritasını dövme olarak yaptırıp, içeriye girmesi ve abisini kurtarmayı planlaması ile başlıyor. Dizinin ilk sezonu tamamen hapishanede geçiyor ve sübyancı mahkûm Theodore ‘T-Bag’ Bagwell (Robert Knepper)’den, gardiyan Brad Bellick (Wade Williams)’e, bir anlık hata ile hapsi boylayan Fernando Sucre (Amaury Nolasco)’den, akıl hastası Charles Patoshik (Silas Weir Mitchell)’e, mafya babası John Abruzzi (Peter Stormare)’den güzel Doktor Sara Tancredi’ye (Sarah Wayne Callies) kadar bütün oyuncular çok iyi performans sergiliyorlar. Scofield’ın içeride planını adım adım uygulamaya çalışmasına rağmen sürekli çıkan aksamalar nedeniyle farklı çözümler üretmesi çok güzel kurgulanmış. Bu yüzden ilk sezon çok sürükleyici ve heyecanlı ilerliyor.

İlk sezonun başarısından sonra ne yapacağı büyük merak uyandıran Prison Break’in ikinci sezon ise bana göre %20lik bir kalite düşüşüne rağmen son derece güzel ve sürükleyici ilerliyor. Dışarıya çıkan ana kadronun bir yandan mahkûmlardan birinden kalan paranın peşinde koşarken, bir yandan da özel dedektif Alex Mahone (William Fichtner)’un takipçiliğinden kaçmaya çalışmaları ile devam eden ikinci sezonda bence en etkileyici unsur mahkûmların birer birer Mahone tarafından öldürülmesi. Bu diziye çok daha heyecanlı bir hava katıyor.

İki güzel sezondan sonra gelen büyük ün ve paradan sonra Prison Break, her iyi dizi gibi kötü bir yola saptı ve ikinci sezonun saçma sapan bir finalle bitirilmesinden sonra bana göre ömrünü tamamladı. Zira üçüncü sezonda aynı kadro tekrar hapishaneye düştü ve Scofield önderliğinde yine oradan kaçmaya çalıştılar. Dördüncü sezonda ya da ardından çevrilen filmde ise bu sefer Scofield’in sevgilisi Doktor Sara Tancredi (Sarah Wayne Callies)’nin içeri düşmesi ve Scofield’in bir kere daha içeriye girip bu sefer de onu kaçırmaya çalışması gibi saçma sapan bir aynılık ve tekrar dizisi sürdürüldü…

Uzun hikâyenin kısası, Prison Break’in ilk sezonu gerçekten çok güzeldir. İkinci sezonu da izlenir ama ikinin finalinden sonraki bölümlere bir daha dokunmamak üzere televizyon kapatılıp yapılacak daha yararlı şeyler bulunmalıdır bence.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.