Alman ressam Albrecht Dürer’i yıllar önce, 1508’de yaptığı Betende Hände / Praying Hands / Dua eden Eller tablosu ile tanımıştım. Çalışma çok etkileyici idi ama daha etkileyici olan hikâyesi idi. Hikâyede Dürer’in madende çalışan fakir bir aileden geldiği ve kardeşi ile birlikte yeteneği olmasına rağmen babasının ikisini de okutamadığı için birini resim eğitimi almaya diğerini de madene gönderdiği anlatılıyor. Dürer eğitimini bitirdikten sonra eve gelir ve kardeşinin eğitim almasını ve kendisinin madende çalışacağını söyler ama kardeşi nasırlı ellerini gösterip “bundan sonra ben resim yapamam” der…
Hikâye güzel ve etkileyici ama garip olan bu hikâyenin çok büyük bir ihtimalle uydurma olduğu. Zira birçok kaynakta Dürer’in babasının kuyumcu olduğu, hatta vaftiz babasının da önceleri kuyumcu sonraları ise yayıncı olduğu ve kısa zamanda Almanya’nın en başarılı yayınıcısı olduğu anlatılıyor. Kısacası Dürer zengin bir ailenin çocuğu imiş. Hikâyenin İngilizce bir metninin olmaması da muhtemelen bir Türk tarafından yazıldığını aklıma getiriyor. Zira benzer bir hikâye de ünlü keman virtüözü Itzhak Perlman için yazılmıştı. Ama bu hikâyenin orjinal metni İngilizce idi ve birçok yerde bunun doğru olmadığına yönelik yazılar vardı. Hikâye ise şöyle; ayakları sakat olan Perlman bir konserinde her zamanki gibi tekerlekli sandalyeyle gelip zorla ayağa kalkıp yavaş yavaş çalacağı yere gelir. Kemanı eline alıp çalmaya başlarken tellerden biri kopar. Bunun üzerine Perlman eksik telle nefis bir konser verir.