Ali Sami Yen Stadyumu’nun Ankara 19 Mayıs Stadyumu’na uzaklığı: 443 km.
Maç günü saat 12 gibi uyanıp ilk iş olarak biletix’in internet sitesinden rakip takım bileti çıkmış mı diye kontrol ettim ama netten satış yoktu.
Erdem (aka Zeynel Soyuer) ise 12:30’da Haydarpaşaya indi ve Ada Kitapevi’nden güzel haber için telefon etti. Maç biletleri satışa çıkmıştı. 15 civarlarında Lucarelli ile Erdem’i bulduk ve İstiklal’e geçtik. Oradan da Orcan’ı (aka Tony Yeboah) bulduk ve Nevizade’de oturduk biraz laklak ettik…
Saat 18:45 gibi taksiyle İstiklal’den yola çıktık ama deli trafik nedeniyle saat 19:25 gibi yarı yolda inip koşturarak stadın yolunu tuttuk. Galatsaraylıların arasından geçerken üzerimizdeki atkıları görüp şaşıranlar olduysa da, ateş istediğimiz bir Galatasaraylıdan ateşi aldıktan sonra başarılar dilememiz ve onun da aynı temenlileri sunması güzeldi 🙂 Eski açığın girişine giderken önümüzü kesen bir çekirdekçinin “haydi gençler” demesi de kahkahalara yol açtı 🙂
Ardından deplasman tribününü bulmak için uğraşmaya başladık ve moralim çok bozuldu. Çünkü deplasman tribününe hiçbir yönlendirmenin olmaması, girişin acayip derecede kuytu olması, bilet satılan ufak gişedeki görevli dışında kimsenin olmaması, karanlık ve yerlerin çamurlu olması ve inanılmaz dik ve uzun bir asma merdivene tırmanarak deplasman girişine ulaşmamız beni oldukça şaşırttı! Bu statta bir sürü Avrupa takımının deplasmana geldiğini düşününce garipsedim ve bu durum hiç hoşuma gitmedi doğrusu.
Statta yerimizi aldık… Ve maçın başlamasını beklemeye koyulduk. Skorbordun görmediğimiz bir yerde olmasına gıcık olduk. Üstümüzün kapalı olmasına sevindik. Gerçi bir gün önceki deli yağmurdan eser yoktu ve hava da gayet güzeldi…
İlk yarıda Galatasaray bastırdı. Biz ufak tefek şeyler yaptıysak da genelde savunmadaydık. Bu arada eski açığın sustuğu zamanlardan birinde Orcan “haydi gençler” diye başlattığı tezahüratı 23 kişi destek verdik ve ıslıklar gelmeye başladı 🙂 Hemen akabinde Ankara’dan “sesinizi duyduk” telefonları geldi. Ardından her sessizlikte tezahürat yapıp eğlenmeye başladık…
Devre arasında defansın göbeğinde Aykut’la birlikte yer alan ve güzel bir oyun ortaya koyan Mahmut Boz’un tribündeki babası ve kardeşi ile tanıştık muhabbet ettik.
İkinci yarı Gençlerbirliği önümüzdeki kaleye saldıracaktı. İkinci devre başlamadan önce Orcan’a hemen maçın başında Harbuzi ceza alanı çizgisi üstünde topla buluşacak ve sert şutu 90’a gidecek söylemim 46. dakika da 90’ı bulma dışında gerçekleştiğinde gaza geldik. Ardından kazanılan korner ve ofsayt diye bekleyen Galatasaraylıların en arkasında topla buluşan Kahe’nin (muhtemelen nasıl olsa ofsayt diye) inanılmaz lakayt bir şekilde topa vuruşu ve topu avuta göndermesinin ardınan hakeme döndük. Pozisyon ofsayt değildi ve Kahe’nin boşvermişliği yüzünden küplere bindik. Daha 1 dakika geçmeden yine bir pozisyon yakladık onda da korner oldu ve yine en arkada Kahe kaleci ile karşı karşıya kaldı ve yine lakayt bir vuruşla topu avuta gönderdi. Biz bir kere daha dönüp hakeme baktık. Yine ofsayt yoktu ve sinirden kafayı yemeye başladık!
Ankara’dan gelen telefonlarda 2 pozisyonun da offsaytla hiçbir ilgisi olmadığını öğrendik moralimiz iyice bozuldu. Hemen akabinde yine bir korner ve Orhan’ın kafasının direkte patlaması iyice hareketlendirdi bizi. Artık gol gelmeliydi!
Derken bir anlık daldınlık üstüne 77’de Harry Kewel’dan yediğimiz gol yıktı bizi. Sağdan yerden ortaladılar ve Kewel sadece dokundu… Hakkını vermek gerek, o dakikadan sonra yapmaya çalıştığımız ataklardaki ıslıklar bayağı etkiliydi. Ardından zaten bir türlü olmadı ve maçı 1-0 kaybettik. Böylece bizim gibi Anadolu takımları için gelenek yine bozulmadı ve girdiğimiz 3 net pozisyonu harcadık, onlar ilk pozisyonlarında gollerini attı ve kazandı.
Polisin izin vermesi için atkıları formaları saklayıp Galatasaraylılarla aynı anda dışarı çıktık ardından metroya yöneldik.
VIP girişinin önünden geçerken, Orcan birden koşmaya başladı. Biz ne yaptığını pek anlayamadık ama ardından yanımıza geldi ve kameraya doğru koştuğunu ve montunu açıp “Gençlerbirliği” diye bağırdığını söyledi. “Delisin oğlum” dedik güldük. Metrodayken Orcan’ın bir arkadaşı aradı ve o kameranın NTV’nin canlı yayın kamerası olduğunu ve TV’ye çıktığını söyledi!!!
Ayrıca metroda orta yaşlı bir GS’linin “Galatasaraylıyım ama Gençleri de severim” deyip arkadaşlarımızdan birine yer vermesi güzel bir jestti. İstiklal’e gittik biraz takıldık ve evlere dağıldık.
Sabah kalktığımda aklımda yine Kahe’nin gözlerimiz önünde 2 kere arka arkaya lakayit vuruşları vardı…
Kişisel deplasman karnesi: 8maç, 1g, 5b, 2m, 5ga, 6gy.
Dip not: Ali Sami Yen’den önce gördüğüm 12 stad sırasıyla şunlar: Ankara 19 Mayıs, Cebeci İnönü, Mudanya İlçe, Beşiktaş İnönü, Sakarya Atatürk, Yenikent ASAŞ, Bursa Atatürk, San Siro / Giuseppe Meazza, Santigao Bernabeu “Maç yoktu. Stat turu ile gezdim”, Konya Atatürk, Eskişehir Atatürk, 5 Ocak.
İlgili Maç: 2009-2010 Sezonu Turkcell Süper Lig 17. Hafta Maçı Galatasaray 1-0 Gençlerbirliği
“Siteye Kayıtlı” Bir Sonraki Deplasman Anım: “9. Deplasmanım ve 2. Kez Eskişehir Atatürk (236 km)”
“Siteye Kayıtlı” Bir Önceki Deplasman Anım: “7. Deplasmanım ve 2. Kez Yenikent ASAŞ (33,4 km)”
“8. Deplasmanım ve Gördüğüm 13. Stad: Ali Sami Yen (443 km)” üzerine 2 yorum